Evlendiniz… Mutlu bir yuvanız var. Ardından çocuğunuz oldu.
Her anne baba gibi sevinç gözyaşları döktünüz. Bir çocuğun nasıl yetiştirileceğini
tartışan aile üyelerine veya yakın dostlarınıza daha çok kulak kabartmaya
başladınız. Şahit olduğunuz durum apaçık ortada: Herkes bir şeyler söylüyor.
Oysa akıldan çıkarılmaması gereken tek gerçek, çocuğa gösterilecek olan güler
yüz ve sevgidir.
Üniversitedeki pedagojik formasyon derslerimizde edindiğim ve
gözlemlediğim tek etkili adımın çocuk üzerindeki anne baba sıcaklığının,
sevgisinin, şefkatin ne denli önemli olduğunu görmüş olmamdı. Lisans
eğitimimden altı yıl sonraki İnsan Gücü Planlaması ve Eğitim üzerine yaptığım
master eğitimimde, insan gücünün sosyal bileşenleri üzerinde sıcak ilgi ve
alakanın önemli olduğuna da şahit oldum.
Anne
babalar eşgüdümsel özdeşleştirme, yani başka bir deyişle empati diyebileceğimiz
uygulamanın yoksunluğu yüzünden veya bu yaklaşımın habersizliğinden, çocuk
üzerinde etkin iletişim kanalları açamamaktadırlar.
Empatinin
kaynağı şefkat denilen o gizemli sıcaklıkta yatmaktadır. Bir çocuğun başarısı,
anne babasının da bir zamanlar çocuk olduklarını hatırlamalarından geçer. Zira,
o takdirde, geçmiş anlarını (çocukluk anları) şimdiye taşıyan ebeveynler,
çocuklarının ne tür bir psikoloji ve istemde olduklarını rahatlıkla
anlayabileceklerdir. Dolayısıyla, anne babalar şunu unutmamalı ve buna
inanmalıdırlar:
- Her
anne baba ilk öğretmendir
- Her
anne baba ilk doktordur
- Her
anne baba ilk psikologdur
Bir çocuğun başarıya giden yolda
yetiştirilmesi o kadar meşakkatli bir iş değildir. Meşakkatli
olan şey çocuğa biçilen ve tek yolun bu olduğuna inanılan
maddi boyuttur. Anne baba, çocuğuna salt maddi doygunlukla başarıya
taşıyacağına inanıyor. Oysa fukara ailelerden çıkıp da başarının zirvesine
oturan çocuklarla doludur yeryüzü. Onları manevi yönden şarj edememenin
getirdiği faturanın bedelleri oldukça ağırdır.
Başarıya
giden yolda yoksul çocuklar mutluydular; ailelerinden sıcak ilgi görüyorlardı;
onların kendilerine ait gece masalları vardı; onlar büyükanne ve büyükbaba
şefkatine de sahiptirler. Veranda ve Şezlongdan haberdar değildiler, ama
kenarları papatya ve lalelerle süslü dereleri vardı. Sobalarında hâlâ mısır
patlatıyorlardı.
Bu Öyküye Kulak Veriniz
Geniş
havuzlu evi olan zengin bir baba bir gün çocuğunu alarak köye götürmüş. Babanın
tek amacı varmış: İnsanların ne kadar fakir olabileceğini çocuğuna göstermek.
Zengin baba
8 yaşındaki Emre ile fakir bir ailenin yanında iki gece geçirmişler. Yolculuk
dönüşü baba çocuğuna sormuş: “İnsanların ne kadar fakir bir hayat sürdüklerini
gördün mü?” Çocuk, “Evet baba!” demiş.
Baba yine
sormuş: “Ne öğrendin peki?” Küçük Emre gülümseyerek şöyle cevap vermiş:
“Şunu
öğrendim. Bizim evde 1 köpeğimiz var, onlarınsa 4 tane. Bizim bahçemizin
ortasında 1 havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim
bahçemizde lüks bir lamba var, onlarınsa yıldızları. Bizim gördüğümüz en son
yer bahçe duvarımız, onlarınsa sonsuz ufuk.”
Çocuk
sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek hiçbir söz bulamamış. Ve minik Emre son
noktayı koymuş:
“Teşekkürler
baba! Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!”
Hiçbir Anne Baba Çocuğundan Daha Mükemmel Değildir
Anne baba
okul çağındaki çocuğunu bütünüyle değişmesi için uğraş vermez, kendi
tecrübelerini çocuğuna aktarmaya çalışır. Sevgisizliğin açtığı yaranın ne kadar
uzun vadede ne kadar derin olduğunu anne babalar çok iyi bilir. Ebeveynlerin yapmak
isteyip de yapamadıklarını, hayal kırıklıklarını aynıyla tıpkı başarısızlık
zamanlarının rövanşı gibi, intikamı gibi çocuk üzerinde gerçekleştirmeye
çalışmaları isabetli bir uğraş değildir.
Yıllardır
öyle olmayı isteyip de öyle olamamanın acısını çocukta görmeye çalışmak çocuğun
başarıya giden yolda önündeki bariyer ve yanlış istikamettir.
Hata ve
yanlışının bilincinde olan anne baba, kendi anne babalarının yanlışlarını çok
iyi fark etmiş ebeveynlerdir. Kendi mükemmelliklerini çocuklarına taşımak isterken,
çocuklarında anne babalarından gördükleri yanlış davranışları kendileri de
yapmamaya çalışırlar.
Ben
babamdan ileri, çocuğumdan geriyim. Anne baba, çocuğunun kendisini aşmasını,
daha ilerilere gitmesini elbette ki arzulamalıdır. Kendisini çocuğundan çok
daha mükemmel görmemelidir.
Böyle olan
anne baba çocuğunu tıpatıp kendisine benzetmeye çalışır. O zaman ortaya tipitip
bir çocuk çıkar. Ürkek, özgüvenini kaybetmiş, asosyal, dirençsiz. Bu tarz
yetiştirilen çocuklar ileride başarısız oldukları gibi, erişkin zamanlarında
evliliğe cesaret de edemezler.
Çocuklar
birbirinden farklı mizaçlara sahiptir. Anne babalar öncelikle çocuklarını
oldukları gibi görmeye çalışmalıdır. Sakin ve özgün karıkoca uysal bir çocuğu
kolaylıkla yetiştirirken, bir başka karıkoca hareketli bir çocuğu
yetiştirmekten zevk alır. Genellikle de müşahhas hareketler yaklaşık olarak
kalıtsal olduğundan çocuk anne baba birlikteliğinden apayrı bir kişiliğe sahip
olmaz. Sadece anne ve baba, kendi bilinçaltlarında başarısız kaldıkları konu ve
durumları çocuklarına dikte etmekten kaçınmalıdır. Presleme yapılan bir kişilik
henüz on beşli yaşlarda olumsuzluklar bakımından kendini göstermeye başlar.
Bazı anne
babalar da konunun aksine belki yapılmaması gereken girişimlere fedakârlık
olarak bakabilmekteler. Gereksiz anlardaki gereksiz fedakârlıklar ileriki
zamanlarda yarar yerine zarar doğurabilir.
Mukavemet
gücü kırılan çocuk istemeye alışmıştır. Anne babanın bu durum karşısında hiç
dertlenmeye hakkı yoktur. Çünkü çocuk ilk başlarda zaten uygunsuz
fedakârlıkların beklentisi içerisinde değildi.
Anne
babanın, çocuklarının başarıya giden yoldaki temel esprileri, ileride ondan
maddi kaynaklı beklentilerinin olmaması gerektiğidir. İdeal anne babalar
çocuklarının bir ülkü için yetişmelerini ister. Bu ülkü de yaşadıkları topluma
faydalı olmaları şeklindedir.
Çocuk Eğit Blog
Neden anneyi savunmayi maddeler halinde yazmadiniz
YanıtlaSil