BİO
|
PSİKO
|
SOSYAL
|
Sadece Kalıtım
|
Hem Kalıtım
Hem Çevre
|
Sadece Çevre
|
Fizik ve Zekâ
aktarımı
gerçekleşir
|
Fiziksel yapıyı
çocuk
değişmez olarak
almıştır.
Zekâ ileri veya
geri
değişkenlik
gösterebilir
|
Çocuk anne
babasından
farklı olarak zekâ
ve
ahlâk değişimine
uğrayabilir
|
1) KALITIMA BAĞLI GEÇİŞ (BİO): Çocuğun
anne babasından ayrıştığı dönüşüm
noktasıdır. Daha çok ahlâki değerlerin anne babadan
farklılığı bu ayrışım noktasında belirir. Çevre çocukluktan itibaren insan
üzerinde değişiklikler oluşturur. Oysa kalıtım çevre faktöründen farklı olarak
vakıayı olduğu gibi taşır. Buradaki ayrışımdan kasıt ayrılma değildir. Genel
anlamda bedensel kopmadan bahsediyorum, kopmanın orijinini oluşturan da
spermdir. Sperm (özsu, arkhe, nüve, tohum) bir kopuştur, ruhsal potansiyeline
kavuştuktan sonra (aklı erme) çevresel faktörlerin etkisinde kalarak karakter
ve ahlâki açılardan değişikliğe uğrar.
İnsan biyopsikososyal bir
varlıktır. Kalıtımında insan karakteri üzerinde etkisi vardır ancak bu etki
zamanın paralelinde değişkenlik gösterebiliyor.
Her ne kadar anne babadan türeyen
çocuklar için “kalıtsal” terimini kullanıyorsak da, bu, çocukların hepsinin
birbirine tıpatıp benzeyeceği anlamına gelmiyor. Kalıtsallık mirasını aynıyla
yansıtanlar tek yumurta ikizleridir. Spermazoidlerin her birinde bulunan 24’er
kromozom ve bu kromozomlardaki genler sanki birer uzaydır. Bu genler olumlu
özelliklerin de olumsuz özelliklerinde kaynağıdır. Henüz yeni doğmuş bebek
zekâsını ve görme kudretini yitirmeye başlayabilir; bu, genlerden gelen
kalıtımsal bir hastalıktır. Sebep ya annenin alkol alışkanlığıdır ya da babanın
sigara alışkanlığıdır. Veyahut anne babadan kaynaklanan bir başka olumsuzluk.
Zekânın, kalıtımsal geçişte çocuk
üzerinde ne gibi etkisi vardır? Anne babanın zekâsı çocuğa olduğu gibi geçmekte
midir? Bu durum, daha çok, kafaları karıştırmaktadır. Zekâ seviyesi yüksek anne
babadan dünyaya gelen çocuk sahip olduğu zekâsını kullanamayıp, sosyal yönden
kötü alışkanlıkların da etkisiyle anne babası gibi sosyal kariyer rolüne
kavuşamayabiliyor. Anne baba zekâsını kalıtsal olarak taşısın veya taşımasın
çocuğun zekâ işlerliğini belirleyen, sonraki dönemlerde edineceği çevredir. Bu
sonraki dönemler askıda kalmış bir zaman dilimi değildir, ölçümleri bellidir,
10 yaş dönemi de diyebiliriz buna.
Yüksek zekâlı anne babanın
genellikle başarılı olmalarının altında yatan sebep, bu anne babaların
zekâlarından dolayı çocuklarına iyi ve uygun çalışma ortamları hazırlamış
olmalarıdır. Değilse, illâki genel geçer bir kaide olarak, “Anne babanın zekâsı
onlara da geçmiştir, bu yüzden başarılı olmaları kaçınılmazdır” gibi bir
değerlendirme aydınlatıcı bir değerlendirme olmaz.
Tabi bazı araştırmalar, belki
sağlanan bu uygun ortamlardan olsa gerek ünlü kişilerin, yine çoğu ünlü ve
başarılı insanların torunu olduklarını ortaya koyuyor.
François Galton kalıtsal zekâ
üzerinde yaptığı bir araştırmada 977 ünlü insanı inceledi. Buların
akrabalarının veya dedelerinin arasında ünlü kişilerin bulunup bulunmadığını
araştırdı.
Araştırma sonucu şöyle:
129’unun
oğlu ünlü,
114’ünün
kardeşi ünlü,
89’unun
babası ünlü,
61’inin
yeğeni ünlü,
57’sinin
torunu ünlü,
53’ünün
amcası ünlü,
52’sinin
dedesi ünlü.
977 ünlü kişinin 555’inde birinci
dereceden akrabaları arasında ünlü yakınlarının bulunduğu görülmüştür. Fakat
zeki anne babaların veya ailelerin de çocuklarının zeki olacağı kalıtsal
anlamda bütüncül bir kural değildir. Orta zekâ gerisinde bulunan anne babanın
çocukları da hiç başarılı olamayacak diye kural yoktur. Birkaç göbek geriden
zekâ kalıtsallığı çocuğa geçebilir. Yani anne babalarında yoktur ama birkaç
göbek öncesindeki büyük babasındaki yetenek ve ezekâ aktarılabilir.
Kısacası anne babalara vermek
istediğim mesaj, zekâ seviyesine güvenen anne babaların çocuklarının ahlâkına
dikkat etmeleridir, çevrelerinin olumsuzluklarına dikkat etmeleridir. Zekâ
seviyeleri yüksek anne babaların veya ünlülerin, aynıyla çocuklarının olması
zekâ kaderinden değildir. Yani zekâ bir kader değildir; evet Yüce Allah’ın
lûtfudur, ama kader değildir. Yüce Yaratıcı herkese eşit mesafelerde imkânlar
bahşetmiştir. Anne baba olarak orta zekâsınızdır, çocuğunuz da orta zekâlıdır…
Ancak vereceğiniz akıl ve ahlâk ile (çünkü zekâ ve akıl farklı şeylerdir,
şeytan da zekidir, kurnazdır, Kızıl Komünist Stalin de zekiydi, ama yüz
binlerce masum insanı katletti) çocuklarınızın istikbal ve ahvalini başarı,
huzur ve mutluluğa taşıyabilirsiniz.
2) HEM KALITIM HEM ÇEVREYE BAĞLI GEÇİŞ (PSİKO): Kalıtsal zekâ bugün
yadsınamayacak gerçekliktir. Ancak buna bağlı olarak beden yaklaşık olarak tam
bir kalıtsal ölçüttürse de, karakter, hatta zekâ bağlı bulunulan çevreye göre
değişkendir.
Kalıtsal gibi görünen beden ve
zekâ olası bir hastalık ve çevrenin yarattığı olumsuzluklar karşısında anne
babadan farklı görünüm arz edebilir. Bu da gençlik psikosunda ruhsal
rahatsızlıklara sebep olabilir. Örneğin Rusya’daki Çernobil faciası nice zeki
anne babanın çocuklarını hem bedenen hem de zihnen dumura uğratmıştır. Çevre ve
olaylar insan bedeni, zekâsı ve ruhu üzerinde etkilidir.
Yapılan deneylerin ortaya koyduğu
sonuç şudur: Kurnaz anne babaların çocukları da kurnaz oluyor. Bu ilk bakışta
olumsuz görünüyor; evet, sosyal ahlâk açısından kurnazlık sevilen bir davranış
değildir. Ancak kalıtımdan gelen bu olumsuzluklar çevrenin etkisiyle ya daha
çok artar, ya da azalıp ahlâk çerçevesine oturur.
Zekânın gelişmesi veya var olan
yüksek zekânın korunması hastalık, okul, aile ve çevre özelliklerine göre ya
artabilir ya da azalabilir. Hatta zekânın gelişmesi dahi bu mekânlardan dolayı
engellenir veya geliştirilir. Zekâ kromozomlarda zaten belirlenmiştir, ama
çocuğun yetişeceği ortam negatif ve engelci bir ortamsa, sırf bu ayak takımı
dedikoducu, fitne, hoşgörüsüz, pis kariyer düşkünlüğü şahsiyetler yüzünden zekâ
ve fıtri güzel ahlâk tehlikeye düşebilir.
Zekâ ve özel yeteneklerin anne ve
babadan alınabilmesine rağmen, çocuktaki karakterin kalıtsal olduğu konusunda
kesinlik yoktur, ama karakteri yine başta anne babanın öreceğine dair kesinlik
vardır. Çünkü karakterin oluşumundaki çevre faktörü anne baba tarafından kontrol
altına alınabilir.
Kısacası çocuğun zekâ ve yeteneği
ne kadar yüksek olursa olsun çevre faktörüne dikkat edilmelidir. Çünkü
başarının anahtarı ahlâk ve güzel davranışta yatmalıdır.
Anne baba olarak zekâ seviyesi
yüksek insanlarsınızdır, fakat çocuğun önünde her gün kavga ediyorsanız,
çocuğun tedirgin ve güvenden yoksun yetişmesine zemin hazırlıyorsanız onun
sağlıklı şekilde başarılı olmasını bekleyebilir misiniz?
Evet kalıtsal zekâ vardır, anne
baba var olan zekâlarını çocuklarına aktarırlar, ama tüm bunların ötesinde
onların ruhsal zekâlarına önem verilmelidir.
3) ÇEVREYE BAĞLI GEÇİŞ (SOSYAL): Zeki anne baba zekâlı olduğu için
çocuklarına uygun ortam hazırlamasını biliyor; değilse “sulu zekâ” dediğimiz
kalıtsallıkları çocuklarına geçtiği için çocukları başarılı oluyor değil.
Çocuklarının başarısı zekâlarının çocuklarına geçmesinden kaynaklanmıyor; zeki
oldukları için çocuklarının hangi ortamda nasıl başarılı olacaklarını
biliyorlar.
Başarılı çocuk yetiştirmek için
uzman olmak gerekmiyor, zekâ ve üniversite bitirmiş olmak demek ahlâktır, iyi
insan olmaktır, edepliliktir, maneviyattır. Yani yüksek zekâ pozitif inanç ve
iyi yürekliliktir. Bir köylü eğer iyi yürekliyse, ahlâklıysa, dürüstse,
maneviyata önem veriyorsa yüksek zekâlıdır. O da çocuğunun başarılı olması için
nasıl uygun ortam sağlayacağını bilir. Ayrıca bu köylü o kadar zekidir ki,
nasıl en iyi toprağı işleyeceğini, tavuk, koyun, keçi ve inekten nasıl en iyi
şekilde faydalanacağını bilir. İşte bu insan süper zekâdır; süper zekâlılığı da
ütopya’da aramayın, iyi ve şefkatli bir insan süper zekâdır. Nice profesörler
var, nice öğretmenler var, nice bilim adamları var cehalet havuzunda
yüzüyorlar; ahlâktan, fedakârlıktan, aile terbiyesinden nasibini almamış yarım
insanlar.
Çok zeki anne babanın çocukları,
anne ve babanın işi ciddiye almaması, çocuklarının sadece zekâsına güvenmeleri
yüzünden ahlâksızlaşabiliyor, bencilleşebiliyor. Çünkü çevre faktörü bu
çocuklar üzerinde öyle etkili ki içinde doğup büyüdüğü toplumdan başka bir
toplumda eğer yaşasalardı büyük bir ihtimalle bugünkü karakterlerinden değişik
bir kişilik sahibi olurlardı.
Anne baba olarak kendinizden pay
biçiniz, Türkiye’de doğsaydınız ama 4 yaşından beri Amerika’da yetişseydiniz,
Türkiye’ye geldiğinizde görüntünüzle, davranışınızla hemen dikkat çekip, sizi
gözleyen biri “tipik bir Amerikalı” derdi. Aynı ülkede bölgeler arası
farklılıklar bile hemen dikkat çekiyor. Trakya bölgesinde doğup 4 yaşından
itibaren Akdeniz Bölgesi’nin Adana ilinde yaşamaya başlayan bir erkek çocuğu,
Adana’nın anlayışına göre şahsiyet kazanacaktır. Ailesinin kendi yerel
kültürlerini muhafazasına rağmen gerek şivesi, gerekse bir takım davranışları
Trakya’yı yansıtmayacaktır.
Çevre, aslında bir insanın her
şeyini etkiler. Örneğin, ruh yapısını, zekâsını, yemek çeşitlerini ve yemek
yeme kültürünü (fast food) etkiler.
Fiziksellik dahi çevrenin
etkisinden kurtulamaz. Çocuğun beden yapısının kalıtsal olabileceğini ifade
etmiştik ama, çevre o denli alt etkenler yaratıyor ki, çocuğun yetişme çağında
olumsuz çevre onun biyokimyasını değiştirebiliyor. Biyokimya yenilen, içilen,
duyulan, görülen durumlardan ruhsal etkilenme olabileceği gibi bedensel
etkilenme de olabilir. Bir insanın biyokimyası bozuksa bunu önce ailede sonra
da büyük oran çevrede aramak gerekir. Bir toplumda ahlâksızlık, düzenbazlık,
vicdansızlık artmışsa o toplumun biyokimyası bozuktur.
İnsan kişiliği tâ çocukluğundan
beri yaşadığı çevreye göre başarı şekillenmesine girer. Çevre zengin veya fakir
olsun eğer dedikodu ve negatif davranışlar alışkanlık haline gelmişse çocuğun
başarısı buna göre şekillenecektir. Elbette ki akla ilk gelen çocuğun başarısız
olacağıdır. Ancak bütün define ve hazineler yıkık dökük harabelerden
çıkarılmıştır. “Sen seni bil sen seni” diyen bilge âlimler, insanın bütün
gücünün kendi içinde olduğunu söylemeye çalışmıştır, ve insanı kendi kendine
dönmeye davet etmiştir. Sizler anne baba olarak, eğer çocuklarınızı kendilerini
bilmeye, tanımaya çağırırsanız başarılı olacaklardır.
Anne babaların çocuklarının
başarısı için yapacakları en güzel şey, onlara davranışlarını denetlemeyi
öğretmek olacaktır. Bunu yaparken ne gevşek olunmalı ne de baskı yapılmalıdır;
gevşeklik davranışlarda kontrolsüzlüğe, baskı ise güven kaybına sebep olur.
Çocuğa
Davranışlarını Denetlemeyi Öğretmek Ne Demektir
Sevgili
Anne Babalar! Çocuklarınızın davranışlarını denetim altına almaya çalışmayın,
onlara davranışlarını nasıl denetim altına alacaklarını öğretin.
Çocuk Eğit Blog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder