Genç Kızlar İçin Flört Şart mı?





Evet kızlar merhaba! Aranızdan biri  olarak her ay bu köşede buluşacak ve farklı farklı konularda sizlerle dertleşeceğiz. Evet içinde bulunduğumuz gelişim dönemi –ki ona “ergenlik- ilk yetişkinlik” diyorlar, hiç de öyle kolay bir dönem değil, ne çocuk ne de yetişkin sayıldığımız bu geçiş döneminde yaşadığımız fırtınaları bir Allah bilir bir de biz! Bir birey bir yetişkin olma yolunda düşe kalka yürürken en sık yaşadığımız sorun akran (arkadaşlık) ilişkileri ve elbet bu çerçevede karşı cinsle ilişkiler! Romantik ilişkiler, yaşadığımız bu fırtınalı yılların en hassas konularından biri. Bu yaşlarda romantik ilişki kurma arayışımız artmakta elbette!

“Birkaç kız bir araya gelmeye görelim. Tanışma, hoş beş, hal hatırdan sonra sinsice bir gülümsemeden anlarız ki o meşhur soru yoldadır; “ee senin çıktığın biri yok mu?” Özelimize cüretle yöneltilen bu soruya Allah var ya son zamanlarda kaçamak- geçiştirmeli cevaplar vermiyor değilim. “Yok” desem burun kıvırıp garibanmışım gibi acıyarak bakacaklar, kendimi kötü hissedeceğim. Nasıl desem bir eksiklik duygusu. “Var” desem gereksiz bir yalanın gerisini getirmek de kolay değil, ayrıca hiçbir konu için kendime yalan söylemeyi masum görmem ve yakıştırmam. Bilirim ki yalan söylersem yalan söyleyen insanlarla karşılaşırım, kendimi sevemem bi daha sütelik. bu ne kadar köşeye sıkışsam yapmayacağım bir şey. Ama gerçekten canım sıkılıyor bu tür sorular karşısında. Bu çıkma denilen şey nemenem bir şeydir? İlla ki lazım mıdır? Olması mı normal olmaması mı? Olacaksa nasıl olmalı?” böylesine bir yakınma içinde olan genç arkadaşımız pek de haksız sayılmaz.

Erkekler arasında olduğu gibi kızlar arasında da “çıkma” denilen şeyin bir prestij meselesi olduğu gençler arasında bu konuya kafa yormayanımız yok gibi. O halde “Çıkma / Flört” sözcüğü ne anlama gelmektedir? Eş anlamlı bu sözcükler karşı cinsle kurulan yakın ilişki sürecini anlatmak için kullanılır.

ÇIKTIĞIM BİRİSİNİN OLMASI ŞART MI?

Kendisiyle sürekli beraber vakit geçirmeyi ve ona yakın olmayı istediğimiz bir erkeğin varlığının olmaması, yani çıktığımız birinin olmaması çıktığımız birinin olması kadar doğaldır. Erinliğin getirdiği fizyolojik ve biyolojik değişmelerle birlikte karşı cinse yönelik duygularla yüklü olmak cinsel kimliğimizin doğal bir sonucudur. Cinsel Kimlik”; bireyin ait olduğu cinsi kabul etmesi, kendi bedenini ve benliğini bu cinsellik içinde algılaması, duygu ve davranışlarının buna uygun olmasıdır. “Kadınlık” ve “erkeklik” sözcükleri cinsel kimliğini” ifade eden kavramlardır. Bireyin kendi cinsel kimliğini kabul edip, içselleştirmesi, cinsinin gereği olarak karşı cinsle ilgilenmesi, onu araması birlikte olmaktan memnuniyet duyması, yakınlık kurma isteği hissetmesi olağandır. İlk ergenlik yıllarında karşı cinse karşı duyduğumuz ilgi bizim için yeni ve yabancı duygulardır. Bu duygulardan dolayı kendimizi kötü hissetmeniz yersiz bir durum olmakla birlikte bu hislerin illa ki karşı cinsle aktif ve canlı bir ilişkiye dönüşmesi gerekmez. Henüz istediğiniz anlamda “bir yakınlık ilişkiniz” yok diye kendinizi kötü hissetmek de yersizdir. Böyle özel bir “arkadaşlık” deneyimi yaşama isteği doğal olabilir. Ancak  bu deneyimi duygu dünyamıza zarar vermeden nasıl yaşayacağımız önemli bir konudur.
Sonuç olarak bir flört ilişkisi olmaksızın yaşanılan gençliğin ne kadar beyhude olduğunu savunmak da karşı cinsle sosyal ve duygusal bir bağdan şiddetle kaçınma, karşı cinse karşı derin korku göstermek, erkeklerin varlığını reddetmek ya da erkeklerin kızlar için bir tehdit ve tehlike olduğunu değerlendirmek de sağlıksız bir tutumdur


BİLMEMİZ GEREKENLER
·        Bir yakınlık ilişkisi yaşamak istiyorsak bu konuda bilinçlenmemiz gerekir. Bunu neden istediğimizi bilmeliyiz. Sadece bir moda eğilimi olarak “herkesin var benim de olsun”  gibi taklitçi bir zihniyetle, şuursuzca, okulda ve çevremizde daha popüler olmak ya da o kişiyle birlikte etrafımıza bir üstünlük kurmak çabasıyla bir erkek arkadaş dilemek, kendimize ve seçtiğimiz erkeğe haksızlık olur. Burada “seçmek sözcüğü dikkate değer bir sözcüktür. İnsan seçim yapabilen bir varlıktır. Biz de yaşadığımız ilişkilerin kendi seçimimiz olduğunun farkında olarak ve bu seçimin getireceği sorumluluğu taşıyarak yola çıkmalıyız. Seçim yapabilme yeteneğimizi işe koşmak gerekir. Seçim yapmamak, edilgenliği ve rastgeleliği, niteliksizliği getirir. 

·        İlk önce karşı cinsi algılayışımız konusunda kendimizi eğitelim. Şöyle ki; bir erkekle karşılaştığımızda, onu bir cinsiyet” sahibi bir “erkek” olarak görmekten evvel bir insan gibi görmeye gayret etmeliyiz. Eğer onu yalnızca kendi cinsiyeti çerçevesinde algılarsak, onunla kurduğumuz ilişkinin daha başlangıcında doğal davranamayız, ya elimiz ayağımıza dolaşır, utanır sıkılır, kendimizi açmayı başaramayız ya da karşı tarafın beğenisini kazanmak için yapmacık tavırlar içinde muhatabımızı kendimizden uzaklaştırabiliriz.

·        Mutlu olmak, kendinizi sevmek için bir erkek arkadaşınız olmasını beklemeyin. Sahip olduklarınızdan ve kendinizden memnuniyet duymayı öğrenmek için çalışma içine giren. Bunun için kendi kişisel özelliklerinizi geliştirin, nasıl bir birey olmak istediğinize odaklanın. Kendiniz sevdiğiniz, güzel iyi, ahlaki, karakter ve bilişsel özelliklerinizi geliştirmeye yatırım yaptığınızda kısaca kendinizi seveceğiniz şekilde eğittiğinizde sizi seven çok kişinin var olduğunu ve onları kendinize çektiğinizi göreceksiniz. Yalnız başına mutlu değilseniz, hayalinizdeki özelliklere sahip bir erkek hayatınıza girse bile mutlu olmayacağınızı bilin. İlişki merkezli değil, kimliğini geliştirme merkezli yaşayın.

·        Bu yıllardaki “ilk görüşte aşk” “yıldırım aşkı” gibi  anlatılara değer vermeyin, sevgi ve aşkın ancak iyi beraberliklerin sonucu olduğunu (sebebi değil) keşfedin. Sevdiğiniz, bağlılık duyduğunuz kimseleri ve onları neden sevdiğinizi düşünün, bizler bizi anladığını düşündüğümüz insanlara bağlanırız. Sevmenin yolunun anlaşılmaktan geçer, anlaşılmak bizi sevgiye götürür. Bu nedenle empatik becerilerinizi geliştirin.

·        Ergenlik yıllarındaki ilişkilerin yetişkinlikte (zamanında) yaşayacağımız ilişkilerle bir tutmayın. Yetişkin beraberliğine özenip, yetişkin bir çift arasındaki ilişkiyi taklit ederek, evliliğe bir hayat arkadaşlığına doğru yürüyen  bir ilişki özlemi gerçekçi değildir. Çünkü içinde bulunduğumuz çağ eş seçimi için uygun bir dönem değildir. Bu yıllarda duygularımız olağanüstü inişli çıkışlı olduğu için uzun vadeli duygusal ilişkiler için bu yılların hiç uygun olmadığına dikkat edin. Yapılan bir araştırma, 15 yaşındaki ergenlerin bir erkek ya da bir kız ile çıkma davranışlarının ortalama olarak dört aylık bir süreyi kapsadığı göstermiştir.

·        Bir erkekle arkadaşlığınızın günlük yaşamımın akışını bozmasına,
İyi alışkanlıklarınızı sizden alıp götürmesine  ve aile içi ilişkilerinizi etkilemesine izin vermeyin. Sizi hırpalayan, duygu dünyanızı alt üst eden ilişkileri aşk ve sevgi ilişkisi olarak tanımlamaktan vazgeçin.  Ruh sağlığınızın ve okul başarınızın ilişkinizden dolayı zarar görmesine fırsat vermeyin.

·        Böyle bir deneyimi, kendinizi  tanımak, kişiliğinizi geliştirmek, yüksek amaçlar belirlemek için bir fırsata dönüştürün. Kendinize ait bir değerler dünyası oluşturun, arkadaşlığınızın güven, dürüstlük, destek olma ve dostluk temelli olmasına özen gösterin.

Her dönemde arkadaşlık ilişkisi önemli olmakla birlikte içinde bulunduğumuz ilk gençlik yıllarında arkadaşlık ve akran ilişkisi daha da önem kazanmıştır. Gün gelir arkadaşlarımız en yakın sırdaşımız olur, her türlü arkadaşlık ilişkinizi güven ve dürüstlük üzerine kurun. İlişkiniz de sizin gibi İçten ve doğal olsun.
Sevgiyle Kalın


Çocuk Gelişimi Uzmanı Nil Gün Güler
Çocuk Eğit Blog












1 yorum: