Hayatta
kalmamız açısından, yaratıcılık nefes almak kadar önemlidir. Tüm sorunlara
yaklaşımımızda esnek ve yenilikçi olmamızı sağlayan, espri gücünü artıran ve
stresten koruyan yaratıcılık, tüm dâhilerin yararlandığı bitip tükenmek bilmez
bir kaynak. İnsan beyni için yaratıcılık son derece doğal bir yetenek;
dolayısıyla tüm yetenekler gibi, eğitimle ve doğru ilkelerin kullanılmasıyla
geliştirilebilir. Bir çocuk nasıl ki bilgisayarı kullanmayı öğreniyorsa,
biyometrik zeka olan beynini de kullanmayı öğrenmesi gerekir. Minik dahiler,
yarının mucitleri, geleceğin yol
haritasını çizenler olacaktır.
Son yıllarda
teknolojideki ilerleme ile birlikte insan beyni ile ilgili şaşırtıcı gerçekler
ortaya çıkmaya başladı. PET scan (positron-emision tomografi) adlı teknoloji
ile bilim insanları beyinin faaliyetlerini görmeye ve ölçmeye başladılar.
Eskiden beyin gelişiminin genetik faktörlere bağlı olduğu, dışarıdan yapılacak
müdahalelerin beyin gelişiminde fazla rol oynayamayacağı düşünülürdü.
Ancak son
zamanlarda bilim insanları arasındaki yaygın kanıya göre çevre faktörü beyin
gelişiminde olumlu veya olumsuz yönde çok önemli bir rol oynamaktadır. 5 aylık
fetüs 5 duyunun duymak ve dokunmak olmak üzere ikisine sahip olur. Küçücük
kafasında her dakika 50.000 yeni hücre oluşmaktadır. Beyin öyle hızlı
gelişmektedir ki 6. ayda hızla büyüyen beyin kabuğu kafatasına sığmak için
kıvrımlar oluşturmaya başlar.
7. ayda fetüs beyni tüm yaşamı boyunca sahip
olacağı 100 milyar beyin hücresinin hemen tamamını oluşturmuştur. Her bebek
düşünme, görme, duygu gibi beyin fonksiyonlarından sorumlu yaklaşık 100 milyar
sinir hücresi ile doğar. Hayatın ilerleyen dönemlerinde ise bu doğuştan gelen
100 milyar sinir hücresinin üzerine yenileri üretilmemektedir. Sinir hücreleri
sinaps adı verilen küçücük boşluklarla birbirlerine bağlanırlar ve beynin
çeşitli fonksiyonlarını yerine getiren kümeler oluştururlar. Doğumdan sonraki
ilk sekiz ay boyunca sinir hücreleri arasında bağ oluşumu şaşırtıcı derecede
hızlıdır.
Sekiz ayın sonunda yaklaşık 1000 trilyon sinaps oluşmuştur. Bu
sinapsların günlük yaşamdaki ihtiyaçlara ve uyaranlara bağlı olarak bir kısmı
korunur, kullanılmayanlar ise zamanla kaybolur ve çocuk 10 yaşlarına geldiğinde
sinaps sayısı erişkinlerdeki seviyesine (500 trilyon) iner. Yaşamın ilk
aylarında oluşan bu bağlantılar bebeğe dışarıdan gelen uyaranlarla
güçlendirilmekte ve kalıcı hale getirilmektedir. Bu uyaranları verenler de
çoğunlukla bebeğin anne baba ve yakın çevresi ile bakımında yardımcı olan
kişilerdir. Görme ve konuşma yeteneğini oluşturan beyin sistemleri çok erken
dönemlerde şekillenmektedir. (ilk 8 ay)
Araştırmalar bebeğin doğumundan hemen sonraki erken dönemlerden başlamak
üzere gördüğü ve duyduğu tüm olayların ileriki dönemlerde kendi görüş ve
konuşma yetenekleri üzerinde derin bir etki bıraktığını ve şekillendirdiğini
göstermektedir. Öğrenme yeteneği 3-10 yaşları arasında en üst seviyelere
ulaşır. 10-18 ay arasında bebeğin duyguları gelişmektedir. Duygular uzun vadeli
bellek ile yakından ilişkilidir. İlk 10 yıl boyunca müzik, dil eğitimi ve diğer
ömür boyu sürecek yetenekler öğrenilmektedir.
Mehmet Nur Tuğluk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder