Ergenlik dönemi neden sıkıntılıdır?




Ergenlik dönemi, aslında gayet normal ve sağlıklı bir gelişim olayı olduğu için mutluluk uyandırması gereken bir hadisedir. Ancak son yıllarda bir kriz ve bunalım çağı olarak anılmasının nedeni, tıpkı orta yaş veya menopoz dönemi gibi bir geçiş dönemi olmasındandır. Üstelik bu geçişi yaşayan hayatın acemisi bir çocuktur.
Ergenliğin en önemli zorluğu, bedendeki değişimlerle yetişkinliğe adım atılırken; duygusal ve zihinsel olgunluk açısından henüz yeterli seviyeye gelinmemiş olunmasıdır. Bu ara dönemde çocuklar şu sıkıntıyı yoğun olarak hissederler, “ben çocuk muyum yoksa büyük müyüm?”
Bunu çocuğun soru ve itirazlarında da hissedebilirsiniz; “Neden sorumluluklarım söz konusu olunca ‘kocaman oldun’ diyorsunuz da, istediğim şeyleri yapmam söz konusu olduğunda; ‘hayır henüz yapamazsın’ diyorsunuz?”
Gerçekten de bu dönem çocuğu bedenen hızla gelişmesine, buna bağlı olarak duygu ve arzularında hızlı bir canlanmaya karşın görev ve kısıtlamalarla sınırlanmaktan dolayı mutsuzdur. Bilmemektedir ki, bedeninin hızlı irileşmesine mukabil; duygusal ve zihinsel olgunluk açısından hala çocuksudur.
Bu dönem çocuğunun; büyük olmanın çok daha fazla sorumlu olmak, kendine hakim olmak ve isteklerine sınır koymayı bilmek demek olduğunu anlaması gerekmektedir.
Ancak bunu uzun ve sıkıcı nasihatlerle anlatmak boşunadır, biraz sabrederek kendisinin görmesini beklemek gerekir. Bu arada düşündürücü sorular sorarak bunu farketmesini hızlandırmak da işe yarayabilir. Mesela, “Sen bir anne baba olsaydın, bu durumda izin verir miydin?” gibi…
Ergenlik döneminin bir başka zorluğu da, küçük gencin kendi kimliğini bulma krizidir. Öz benliğini, kendine mahsus özelliklerini keşfetme ihtiyacı içinde olan bu çocuklar; ailelerinin kendilerini biçimlendirmesi konusunda nasıl bir tutum takınacaklarını da bilemezler.
Bazı çocuklar; çevrelerinden aldıkları telkinlerin de tesiriyle en küçük yönlendirmelere bile itiraz eder. Bu çocuklar normal kural ve görevleri bile baskı gibi algılar, suçlarlar. Aslında bu çocukların durumu bir günlük mesele değildir; büyük ihtimalle bu davranış şeklinin bir geçmişi vardır. 
Bazı çocuklar ise söz dinler; ama içten bir tepki duyarlar ve hayattaki bazı başarısızlıkları için ailelerini suçlarlar. Bunlar kendisi olma cesaretini gösteremeyen, bağımlı kişiliğe yatkın çocuklardır. Onay beklentisi ile ailelerine sığınır, kararlarını hep ailelerinin vermesini beklerler.
Zayıf kişilikli çocuk- baskın ebeveyn çiftlerinin yaşadığı bu durum da pek sağlıklı değildir. Bu sebeple “çocuklar niye söz dinlemiyor, itiraz ediyor” diye mesele yapmayın. Bu dönemde itiraz etmek, kendi seçimlerini yapmayı denemek ve öğrenmek istemek aslında sağlıklı bir davranıştır.
Bu dönem çocuğunuzun kişiliğini kazanmasında çok etkili olduğu için nasıl bir tutum takınacağınız hayati derecede önemlidir.

Ergenlik çağı çok önemlidir

Ergenlik çağı sadece küçük bir ara dönem olarak görülmemelidir. Çünkü ön ergenlik, ergenlik ve gençliğe doğru uzanan, 12-19 yaş arası uzunca bir dönemdir.
Yetmiş yıllık bir ömrü ortalama alırsak; ergenlik çağı; insan hayatının neredeyse onda birini kapsamaktadır. Daha da önemlisi bu dönem kişiliğin oluşmasını önemli ölçüde etkilediği için ve yaşamın geri kalanı için çok değerli bir çağdır.
Ergenliğin başlangıcında kişinin biyolojik durumunda, sonunda ise, psiko-sosyal durumunda büyük değişiklikler bulunmaktadır. Böylece bu dönemin başlangıcı da, sonu da birer kişisel kriz demektir.
Özellikle günümüz gençliğini kuşatan tehlikeler ve omuzlarındaki ağır eğitim sorumlulukları hesaba katılırsa, ne kadar ciddiye alınması gerektiği daha iyi anlaşılır.
Bu dönemde ailelerin takınacakları tutumlar, çocuklarının geliştireceği kişiliğin sıhhati açısından çok önemli olacaktır. Her şeyden önce unutulmamalıdır ki, bu dönem çocuğu; hem yetişkin özelliklerini, bağımsızlığını, sorumluluğunu, kendi işlerini yürütme becerisini geliştirmeli ve böylece hayata hazırlanmalıdır; hem de bu arada gözlenmeli ve sizden yardım alabilmelidir.
Bu dönemde çocuğunuz hızla büyüyüp, fiziksel ve biyolojik olgunluğa erişmekte, hatta üreme açısından erişkin fonksiyonlarını yapabilecek duruma gelmektedir. Öyleyse ruhsal olarak da buna uygun gelişimi gösterebilmelidir.
Ama öte yandan hukuki açıdan hala sizin sorumluluğunuz altındadır.  Ülkemizde 18, bazı ülkelerde 21 yaşına gelmeyen gençler reşit sayılmazlar. Bankadan parasını çekemez; yasal açıdan özerk değildir. Nerede oturacağına kendisi karar veremez; yasal işlemler karşısında bir veli tarafından temsil edilir.
Bu ara dönem, ergen çocuğunuzun kendi ayakları üstünde durur hale gelebilmesi için olgunlaşma dönemidir. Bu dönemde çocuğunuz hem gelecek hayatındaki mesleğine uygun eğitimi seçecek, hem günümüz eğitim dünyasının ağır yarış ortamında kendine olan güveniyle yüzleşecektir. Bu arada kendi yeteneği ve isteği ile sizin ve çevrenizin yönlendirmeleri arasında bocalayacak, kendi seçimini yapma imkanı bulursa bunun gerilimini, bulamazsa bunun sıkıntısını yaşayacaktır.
Üstelik ergen çocuk bu dönemde bu kadar büyük işlerle ve kararlarla uğraşamayacak kadar bedeniyle ve bedeninin geçirdiği değişimlerle meşgul olacaktır.
Ergenin bedensel gelişimi, hormonlarının da uyanmasıyla duygu dünyasında aşırı bir hareketliliğe neden olduğu için bu dönem ergen için çok sıkıntılı olacaktır. Bu dönemde büyüklere düşen, gencin halinden anlamak ve anlaşıldığını hissettirecek şekilde yakın ilgi göstermektir.
Genellikle ergenlik döneminde genç, büyüklere karşı çekingen ve içine kapanık olabilir. Çünkü yaşadıklarının ve hislerinin kınanacağından korkmaktadır. Bunları aile büyükleri yerine kendi yaşıtlarıyla veya özel bir arkadaşıyla paylaşabilir. Bunun sonucunun ne olacağı ise kestirilemez.
Büyüklerin gencin yaşadıklarını anlamaları, baskılamayıp, iyiye yönlendirmeye çalışmaları çok önemlidir. Bu dönemin hırçın enerjisinin dizginlenip iyiye yönlendirilmesi için yol gösterip desteklemek gerekecektir.
Bunun için öncelikle ergenlik çağını tanımak önem kazanır.

Ergenlik çağı biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak bir gelişme ve olgunlaşma ile çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemidir. Ergenliğin başlangıcı kızlar ve erkeklerde belirli biyolojik değişmelerle başlar. Bu devre ülkemizde kızlarda ortalama 10-12, erkeklerde 12-14 yaşlar arası başlar.

Ergenlik dönemi, genç için dengesiz ve düzensiz bir evredir. Bu evre gencin o zaman dek bilmediği birçok şeyi birbiri ardına öğrendiği için sanki şoka girdiği bir dönem sayılabilir. Bu şoku bir krize dönüştürmemek için doğru tutumu belirlemek önemlidir.
Mesela kızınıza bedeninde meydana gelmeye başlayan gelişimler hakkında bilgi veriyorsunuz. Ama öyle bir beden dili kullanıyorsunuz ki çocuk bunları acınacak veya utanılacak bir şeymiş gibi algılıyor. Bundan sonra da kendisine biçtiği rol bunun gölgesinde gelişiyor.
Ya da daha kötüsü hiç bilgi vermiyorsunuz, ilgi ve merakını geçiştiriyor, konuşmaktan kaçınıyorsunuz. O da bilgiyi saçma sapan söylentiler halinde arkadaşlarından alıyor. Mesela bir genç kız anlatıyor,
“Arkadaşımdan geçirdiğimiz gelişimler sonucunda artık anne olabileceğimizi duydum. Ya bebeğim olursa diye çok korktum.”
Bu dönem çocuğunun hisleri çok çelişkilidir ve aşırı uçlar arasında gidip gelir. Bunu normal karşılamak gerekir. Sanki o duygu gemisinin acemi kaptanıdır. Dümeni bir sağa bir sola kırmakta ve yalpalayıp durmaktadır.
Genç bazen yalnızlıktan hoşlanır, odasına kapanır. Öte yandan yalnızlıktan şikayet eder, arkadaş grubuna katılma özlemi duyar.
Hem aile büyüklerini hor görme ve kendisini anlamadıklarından şikayet etme eğilimindedir. Hem de aileye sığınma davranışı gösterir.
Bazen kimseyi umursamaz gibi davranırken bazen yaptıklarıyla dikkat çekmeye çalışır. Onu bazen endişeli ve umutsuzluk içinde görürsünüz. Bazen ise çok büyük hayaller ve isteklerle çıkarlar karşınıza.
Bu durum, genç kızınızın iç dünyasında duygu ve düşüncelerin hızla yön değiştirmesinden kaynaklanır. Zaten bu dönemde duygular dizginlenmesi güç olacak şekilde coşkun ve sürükleyicidir. Bu davranışlara da yansır. 
Eğer basit bir duruma öfke, bağırıp çağırma, ağlama ve isyan etme gibi aşırı tepkiler veriyorsa bu duygularını bir bahane ile dışa vurmasından olabilir. Hemen başkaldırı ve edepsizlik gibi ele almayın. Bırakın o an için sinirini boşaltsın.
Ama daha sonra konuşun ve bunu alışkanlık haline getirmemesini, çünkü genel olarak bu tutumu takınan kişilerin ciddiye alınmayacağını anlatın.
Bu davranış şu anda yaşa özgü normal bir durum olabilir, ama aşırı derecede hoş görü ile karşılanırsa alışkanlık haline gelebilir. Hele bu tutumla dikkat çekiyor, istediklerini elde ediyorsa gitgide kişilik bozukluğuna dönüşebilir. 
Unutmayın ki, çocuğunuz bu duygusal dönemde aynı zamanda hızlı bir zihinsel gelişim de göstermektedir. 12 yaş ve üzerisi ergen, çocukluk dönemine oranla hadiselerin sebep sonuç ilişkisini daha iyi anlar. Varsayımlar kurabilir, mantıksal sonuçlar çıkarabilir ve karmaşık sorunları sistemli biçimde çözebilir.
Hatta bu dönem gençlerinin kendi görüşlerini haklı gösterebilecek düşünce kurallarını ve mantık yollarını kullandığını görürsünüz. Bu yüzden artık ona güvenebilirsiniz. Bu çalkantıları kontrol etmeyi öğrenecek ve hayatına yön verme olgunluğuna erişecektir.
Sakın bu tepkilerine aşırı derecede anlam yükleyip, “sen delisin,”  “anormal davranıyorsun” “seni psikiyatra götürmek lazım” şeklinde cümleler kullanmayın. Bu onun zaten hassas olan öz güvenini olumsuz etkileyecektir.
Ergenlik çağı, ilk, orta ve geç dönem şeklinde üçe ayrılabilir. İlk devresi daha çok bedensel gelişimle seyreden ön ergenliktir. Orta ve geç dönem ise duygusal ve sosyal olgunlaşma ile belirgindir.
Ergen kızınıza bütün bu dönemlerinde nasıl yardım edebileceğinizi öğrenmek için bu dönemin özelliklerini öğrenmek faydalı olacaktır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder