Yapılan araştırmalar göstermiştir ki,
günümüz çocuklarında en büyük problem öfkenin kontrol edilememesi ve öz
denetimden yoksunluktur. Normal şartlarda dikkati ve algılamayı arttıran öfke,
kontrol edilemediğinde her anlamda başarısızlığa ve saldırganlığa dönüşmektedir.
Şöyle bir soru akla gelmektedir; eskiye oranla tüm olanaklarımızın ve
bilgimizin artmasına rağmen neden görece olarak daha başarısız ve sorunlu
çocuklar artmaktadır? Öncelikle bu sorunun cevabını ararken erken çocukluk
dönemlerine bakmamız gerekiyor. Annesiyle yeteri kadar bedensel teması olmayan
ve özellikle tuvalet eğitimi döneminde cezalandırılan çocuklar, daha gergin ve
sinirli olmaktadırlar. Aynı şekilde kardeş kıskançlığı önemli öfke
kaynaklarındandır. Eşitlikçi yaklaşımlar sorunu azaltmaktadır.
Bu dönemde eğer çocukla aktif bir
iletişime geçilememişse ve sıcak yaklaşımlarla öfkelendiğinde
sakinleştirilmemişse, uzun vadede işimiz daha da
zorlaşmaktadır.
Bu dönemde çocuklar kendilerini yeterince ifade edemediklerinden,öfke nöbetleri
yaşayabilmektedir. Böyle durumlarda çocuğun dikkatini dağıtacak renk –ses-ışık
gibi uyaranlar kullanılabilir. Okul öncesi çocuklarda öğrenmeler çoğu zaman
model almalarla olmaktadır. Aile içi iletişim öfke üzerine kurulu olan
ailelerde , çocuklar da bunu öğrenmekte, ve kişiliklerinin bir parçası haline
gelmektedir. Zihinlerinde oluşan davranış şemaları ve buna bağlı tepkiler ,
öfkenin hakim olduğu süreçlere dönüşmektedir. Bir şey isterken yada istekleri
yerine gelmediğinde , bu öfke dilini kullanacaklardır. Bu nedenle anne- baba ,
ev içerisinde iletişim diline dikkat etmeli ve davranışlarına özen
göstermelidirler.
Okul çağına gelmiş çocukta öfke sorunu değişik sebepleri
işaret etmektedir. Aile içinde sürekli onaylanmış ve her istediğini kolayca
elde etmiş çocuklar , dış dünyada daha öfkeli olmaktadırlar. Sahip olduğu
imtiyazların devamını isteyen çocuk, dış dünyadan bu taleplerini cömertçe
alamazsa öfkelenecek ve sorunlar yaşamaya başlayacaktır. Zaten günümüz
dünyasında en önemli problemlerden biride şımartılmış çocukların gittikçe
çoğalmasıdır. Sosyo-ekonomik iyileşmelerin etkisiyle çocuklarına sayısız imkan
sunan aileler farkına varmadan onu öfkeli bir birey haline getirmektedirler.
Dolayısıyla anne babalar, çocukların her istediklerini elde edemeyeceklerini
etkili bir iletişimle onlara anlatmadırlar.
Örnek olarak akşam yemeğinde, yemeğini bitirmek yerine
sandviç isteyen ve bu isteği yerine getirilmediğinde öfke gösterilerine
başlayan bir çocuğa , yemeğini yemezse başka bir yemeğin verilmeyeceği
söylenmeli ve geri adım atılmamalıdır. Bu çocuğu o an daha da öfkelendirse de,
tekrarlayan durumlarda çocuk bunu anlayacak ve öfke gösterilerinden
vazgeçecektir.(Tabi anne 2 saat sonra üzülüp bir şeyler hazırlamazsa…) Okul
döneminde öfke kontrolsüzlüğünün diğer nedenlerinden birisi de akademik
zorlanma olabilir.Akademik olarak beklentileri yerine getiremeyen çocuk
çıkış noktası olarak öfkeyi seçebilir. Akran ilişkilerindeki hakim dil de bu
yöndeyse öfke kontrolü bir zorunluluk olmaktan çıkıp tam tersi öfkelenmek,
ortamda varolmanın kaçınılmaz gereğidir. Kitle iletişim araçlarının da
etkisiyle şiddeti kendini ifade tarzı olarak seçebilir ve prim yaptığına
inandığı saldırganlığı başkalarına bir şey yaptırmak istediğinde kullanabilir.
Bu duruma ‘öfkeyle kendisini başkalarının sırtında taşıtmak’ da
denebilir. Ayrıca kendini değersiz hissetme ve işe yaramama duygusu da
öfkeye dönüşebilmektedir. Böyle durumlarda şu yöntemler
kullanılabilir:
Öfke davranışını her kontrol ettiğinde, onu gözlemlemeli ve taktir
cümleleriyle onu desteklemeliyiz. Değişik anlaşmalar ve sonucunda küçük
hediyelerle sürece katkıda bulunabiliriz. Resim yapmak, sanatsal etkinliklerle
uğraşmak ve sportif faaliyetler enerji boşalımını sağlayacağından çok etkili
yöntemlerdir. Öfkelendiği zaman öfke davranışı yerine hangi davranışın
sergilenebileceği konusunda alternatif davranışlar üzerinde durulmalı ve
‘tepki seçenekleri’ tartışılmalıdır. Arkadaşına öfkelendiğinde bağırmak
yerine rahatsız olduğu durumu konuşarak halletmesi konusunda çocuğa
tavsiyeler verilebilir. Son tahlilde birçok uyaranla kafaları iyice
karışmış çocuklarımıza öfke kontrolünü sakin, soğukkanlı ve empatik bir dille
gösterebiliriz. Yeter ki iyi bir gözlemci olmaya çalışalım ve iç denetimsiz bir
çocuğun nelerden yoksun kalabileceğini gözden kaçırmayalım …
Muharrem EROĞLU
Uzman Psikolog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder