Sevgili Anne, Babalar! OKULA
BAŞLAMAYA HAZIR MISINIZ?
Evet,
yanlış duymadınız, bu soru sizlere. Çünkü, çocuktan önce okula başlayacak olan
sizsiniz. Siz bu başlangıçta ne kadar coşkuluysanız, inanınız ki bu coşku
çocuğunuza da yansıyacak, o da coşkulu olacaktır. Ama siz böylesi önemli bir
başlangıcı sıradan bir olay gibi görüyorsanız, size şöyle bir soru daha
yöneltmek istiyoruz:
“Siz
çocuğunuzun sıradan olmasını mı istiyorsunuz?”
Hangi
anne, baba çocuğunun sıradan olmasını ister? Hiçbir anne, baba. Ama istekten
öteye gitmesi gerekir bu duygu. Uygulamada sizler coşku duygusu içerisinde
olmanız gerekir.
Daha
başlarken anne ve babanın bu durumu farklı pencere olarak görmesi gerekir. aksi
taktirde çocukta okula gitmek istememe problemi doğabilir.
ÇOCUK NEDEN OKULA GİTMEK İSTEMEZ?
Bunun
tek bir cevabı olabilir: Okul açılmadan önceki süreçte çocuk yeteri derecede
şartlandırılmamıştır. Örneğin kayıtlar esnasında okul çocukla birlikte
gidilirse etkili bir taktik olabilir. Bunun dışında arada bir okula
uğranılabilinir. Anne ve baba çocuklarıyla birlikte okul açılmadan önce okul
bahçesinde gezinebilirler, oturabilirler. Eylül’ün biri itibariyle okula
gelecek olan öğretmenlerle henüz dersler başlamanda önce tanışılabilinir.
Çocuğunuz güler yüzle öğretmenini
tanıştırabilirsiniz.
Dahası,
okul, öğrenci ve öğretmenlerle ilgili güzel çocuk çizgi filmleri
izletilebilinir.
Çocuk Okula Gitmek İstemezse
NE
YAPMALISINIZ?
Çocuklar
bağlı bulundukları aile bireylerini, başta anne ve babayı bırakmak istemez, bir
yere gideceği zaman onların da kendisiyle birlikte gelmelerini ve kendisini
yalnız bırakmamalarını arzular. Bunun altında yatan sebep yine anne babadan
kaynaklanıyor olabilir. Anne baba sürekli olarak kaygıdan yakınmışsa, aile
bireylerine bir şey olacağından korkarak yaşamışsa ki tüm bunlar son derece
yersiz nevrozlardır, bu durum çocuk üzerinde de olumsuz etkiler doğurmuştur.
Anne
baba, çocuğa yaşamın çok güvensiz olduğu, hayatın tehlikelerle dolu olduğu gibi
ruhsal göndermelerde bulunmuşsa, çocuk kesinlikle yabancı bir mekanda yalnız
kalmak istemez.
İlk
günler okula gidecek olan çocuğuna sürekli nasıl olduğunu soran bir anne, baba
çocuğa şikayet etme fırsatı vermiş olur. Öyleyse bu tutumlar terk edilmeli.
Çocuğun
bu probleminde anne babalara bir psikiyatriste veya psikoloğa gitmesi önerilir.
Ama unutulmamalıdır ki en iyi tedavi, aile içi tedavidir. Çünkü bu problem kısa
vadeli olup, aşılabilecek problemdir. Eğer durum ciddi boyutlarda ileriki
aylarda da devam ediyorsa elbetteki hastanelerin Çocuk Ruh Sağlığı
bölümlerinden yardım istemek gerekir. ancak, bu problem genellikle sadece Eylül
ve Ekim aylarında devam eder.
Yapılan
araştırmalar göstermiştir ki, ilkokula başlama çağında olan çocukların %5’i
okul korkusu yüzünden okuldan geri kalmaktalar. Böyle bir durumda anne-babalar,
bulundukları aile zeminlerinin ruhsal kontrolünü yeni baştan araştırıp
düzeltmeliler.
Okul
korkusu yaşayıp; okula gitmeyen çocuklarıyla ilgili olarak anne babaların
yapması gerekenler şunlardır:
·
Çocuğunuzun okula gitme zamanlarında kararlı
olun!
·
Eğer, çocuğunuz okuldan önce normal davranış
içerisindeyse, fakat okul vakti geldiğinde “başım ağrıyor, rahatsızım” gibi
şikayetlerde bulunuyorsa aldırış etmeyin, okula gönderin. Çünkü anlık ve şartlı
bir şikayettir.
·
Nasıl
başlarsa öyle gider. Her şikayetini ciddiye almayın. Fakat öğretmeniyle de
irtibat halinde olun!
·
Çocuğunuz okula geç kaldığında onu yine de okula
ulaştırın. Çünkü ilk haftalar son derece önemlidir.
·
Eğer çocuğunuzu okuldan ayrılıp, aniden eve
gelmiş görürseniz kızıp, bağırmayın, ama kesinlikle okula geri çevirin. Bunun
sebebini de izah edin.
·
Çocuğunuzla ilgili öğretmenini bilgilendirin.
Öğretmen, çocukla ilgili ne kadar bilgi sahibi olursa o kadar verimli olur.
·
Çocuğunuzun okula devam konusunda okul
görevlilerinden yardım isteyiniz.
·
Kendi küçüklüğünüzdeki güzel ve komik anlarınızı
çocuğunuza anlatınız. Özellikle okul ile ilgili yaşadığınız anılarınızı…
·
Okul korkusuyla ilgili olarak çocuğunuzla tatlı
tatlı konuşun. On küçümseyip, suçlamayın.
·
Çocuğunuza, okula devam ettiğinde ne gibi
kötülük görebileceğini sorunuz. Ve ardından, öyleyse ise neden okula gitmek
istemediğiyle ilgili duygularını öğreniniz. Çünkü sizin bu sorunuza karşılık
bir kötülük örneği gösteremeyecektir.
Sevgili Anne-Babalar…
EĞER BUNLARI YAPIYORSANIZ
·
Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye
başladıysanız… Çocuk herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna
inanacaktır.
·
Kötü sözler söylediği zaman gülüyorsanız… Çocuk
kendisinin akıllı olduğuna inanacaktır.
·
Ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç
öğretmiyorsanız… Çocuk çekilen her yola gidecektir.
·
Yerde bıraktığı her şeyi kaldırıyorsanız,
kitaplarını, ayakkabılarını, kıyafetlerini… Çocuk bütün sorumluluklarını
başkalarına yüklemeye alışır.
·
Onun gözünün önünde sık sık kavga ediyorsanız…
Çocuk hırçın ve geçimsiz yetişir.
·
Ona istediği kadar harçlık veriyorsanız… Çocuk
hiçbir zaman kendi parasını kazanmanın ne olduğunu öğrenemeyecektir.
·
Yiyecek, giyecek ve konforla ilgili bütün
arzularını yerine getirip, israf içerisindeyseniz… Çocuk istediklerine ulaşmak
için çalışmak gerektiğini öğrenemeyecektir.
·
Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı daima
onun tarafının tutuyorsanız… Çocuk hepsine karşı peşin hükümle yetişecektir.
Lütfen tüm
bunları ciddiye alın. Bütün bunları ve benzerlerini yaparak yetiştirdiğiniz
çocuğunuz bir gün suç işleyen
makine haline gelirse kendisinden özür dilemek zorunda kalacaksınız. Ama iş
işten geçmiş olacak.
Okula Başlangıçta…
ÖYKÜLERİN
ÖNEMİ
Sevgili
Anne-Babalar! Geleceğimizin teminatı olan evlatlarımız adeta mevsimler gibidir.
Yeri gelir çiçek açarlar, yeri gelir üzülür ağlarlar. Biz onların hep bir çiçek
gibi açmasını ve hep ilk baharı yaşamalarını arzu ederiz. İşte onlar için
gerçek ilkbahar şimdi başlıyor. Okullar açılıyor ve onlar ilk defa okula
başlıyorlar. Biliyor musunuz, aziz çocuklarınız için bu durum öyle heyecan
vericidir ki… Bu heyecanı bizler de ruhumuzda hissediyoruz.
Kıymetli
Anne-Babalar! Hatırlar mısınız, çocukluğumuzda bir öykü dinlediğimiz zaman ne
kadar mutlu olurduk. Hele, “Günlerden bir gün…” diye başladığında ne de merakla
dinlerdik o güzelim öyküleri. İnsana insanlığını hatırlatan en değerli yazılar
öykülerdir. Biz şimdi bir şeyler hissedebiliyor, yaşamın coşkusunu ruhumuzun
derinliğinde anlamlandırabiliyorsak, bu bir zamanlar bize anlatılan öykülerin
eseridir. Bu yüzden, kitapta geçen öyküleri çocuklarınıza mutlaka anlayacakları
şekilde okuyunuz. Hatta bu öykülerin fotokopilerini çektirip, evinizde
bulundurun ve gerekiyorsa başkalarına da dağıtın.
Bu
öyküleri veya bu türden öyküleri akşam ailece okuyup değerlendirdiğinizde ve
üzerinde sohbet ettiğinizde çocuklarınızın hem zekaları açılır hem de sosyal
hayat bilgileri gelişir. Dahası, içleri merhamet, sevgi, şefkat ve coşkuyla
dolar.
Unutmayınız
ki, bir öykü bir hayattır ve bir öykü bir insandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder