Ailemizi yaşam
sevincimizin beslendiği bir huzur kaynağı kılmak elbette bir hayal değildir.
Sadece rutine giren rollerimiz ve aşinalık kazanan sorumluluklarımız konusunda bilinç düzeyinden, tavır ve
ilişkilerimize varan bir yelpazede eksilen “aile olma huzuru” ve “yuva
sıcaklığını hissetme” çoşkusunu nasıl çoğaltacağımıza
biraz kafa yormakla, az biraz bu hususta çözüm aramakla, o artık pek de ihtimal
verilmeyen; “huzurlu aile” ortamlarına kavuşabiliriz.
Dünyanın en keyifli bir o kadar da sorumluluk gerektiren mesleği “anne babalık” sanatını icra ederken bazen bu rolünüzden ve bu rolün sorumluluklarından yorulup sıkıntıya düşmeniz ve hem birey hem ebeveyn olarak huzursuzlaşmamız, huysuzlanmamız son derece insani bir durumdur. Ne var ki hasbel beşer düştüğümüz bu durumu fazlaca uzatma lüksümüz ve bu özel meslek gurubunda izne çıkma şansımız ne yazık ki yoktur. İşte aile içi rollerimize ilişkin coşku ve heyecanımızı tazelemenin yolu, kendi kişiliğimize ya da yaşam biçimlerimize katmamız gereken bazı özellik ve değerlerle ilgilidir.
Dünyanın en keyifli bir o kadar da sorumluluk gerektiren mesleği “anne babalık” sanatını icra ederken bazen bu rolünüzden ve bu rolün sorumluluklarından yorulup sıkıntıya düşmeniz ve hem birey hem ebeveyn olarak huzursuzlaşmamız, huysuzlanmamız son derece insani bir durumdur. Ne var ki hasbel beşer düştüğümüz bu durumu fazlaca uzatma lüksümüz ve bu özel meslek gurubunda izne çıkma şansımız ne yazık ki yoktur. İşte aile içi rollerimize ilişkin coşku ve heyecanımızı tazelemenin yolu, kendi kişiliğimize ya da yaşam biçimlerimize katmamız gereken bazı özellik ve değerlerle ilgilidir.
Anne babaların kendi kişiliklerine katmaları
gereken özellik ve değerleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
1. Beden ve Ruh Sağlığınızı Önemseyin:
Sağlıklı, neşeli
ve canlı anne ve babalara sahip olmak çocukların en büyük hakkıdır. Çocuklar
canlı, hareketli, enerjik ve bakımlı anne babaları görmekten memnuniyet
duyarlar. Bu nedenle sağlığınıza özen
göstermeniz çocuğunuza karşı temel görevinizdir. Kötü alışkanlıklarınızı terk
edin, uykunuza, dinlenmenize, sağlık kontrollerinize, yemek yeme ve spor alışkanlıklarınıza
dikkat edin. Kısacası kaliteli ve düzenli bir yaşam biçimini ailenize
yerleştirin. Kendi bireysel sağlığını koruma sorumluluğunu ve becerisini gerçekleştiremeyen,
kendine bakamayan anne babalar, bir eşin ve bir çocuğun yaşamının sorumluluğunu
da gereği gibi yerine getiremez. Kişisel
ihtiyaçlarınızı ve dinlenme ihtiyacınızı önemseyin; ruhsal ya da fiziksel isteklerinizi,
beklentilerinizi, rahatsızlıklarınızı gerektiğinde öfke gibi olumsuz bilinen
fakat son derece insani duygunuzu, uygun bir dille, açık yüreklilikle, sitem ve
suçlayıcılık içermeyen ince bir dille ortaya koyun. Bütün sorumluluğu yüklenmeyin.
Aile bireylerinden yardım isteyin ve size yardım etmelerine izin verin. Aşırı
kollayıcı ve koruyucu bir tavır içerisinde, eşinizi ve çocuklarınızı
kayırırken, kendinizi arka plana atmayın. Çünkü o kadar yükün altında yorulur,
kırılgan ve huysuz olursunuz. Huzurunuzu kaybedersiniz. İşler bir şekilde çözümlenir
ancak kaybettiğiniz güler yüzünüz eşiniz ve çocuklarınızın yanında telafisi
daha büyük kayıptır.
2. Kendinizle Baş Başa Kaldığınız Sessiz
Zamanlarınız Olsun:
Bir anne babanın sayısız
uyarıcının bulunduğu gürültülü dünyada yorulan iç dünyalarının dinginliğe
ihtiyacı vardır. Bu nedenle bir anne babanın, bireyselliğini anımsayacağı,
kendine ait, kendisiyle, duygularıyla düşünceleriyle, tam olarak kendisiyle baş
başa kaldığı “yalnızlık” zamanlarına ihtiyacı vardır. Evde, gündelik yaşamınız
içinde yarım saat de olsa kendinize bu çok “özel yalnızlık ve sessizlik”
zamanlarını oluşturmak için kendinize yardım edin. Bu dakikalarda gerçek
anlamda “yalnız kalmayı” başarmanız önemlidir. Telefon, kapı zilinin, tv-radyo
sesi gibi hiçbir sesin olmadığı, sadece kendi içsel sesinizin olduğu huzur dolu
bir ortam oluşturun kendiniz için. Evinizin en çok sevdiğiniz bir odasında,
böyle güzel bir köşe edinebilirsiniz kendinize. Bu köşe arınma ve huzur köşeniz
olsun. Her gün bu köşede, olumsuz duygu ve düşüncelerden sıyrılarak, gerçek bir
arınmayı başmak için çabalayın. Ruhunuzla baş başa kalmaya şu hayatın karmaşası içinde daha fazla ihtiyacınız
olduğunu fark edin. Kalbinizin öfkesini, kuşkusunu, tedirginliğini, telaşını,
korkularını, yersiz endişelerini; her olumsuz duygu ve düşüncenden kurtulmanın
huzurunu yaşayın. Unutmayalım ki, duygu ve düşünceler kontrol edilebilen
olgulardır.
Huzur köşenize çekildiğinizde,
kendi kalbinizle ilgilenmekle dünyanın en önemli işini yaptığınızı hissedin. İsteklerinizle
bunların ne kadar elzem olup olmadığıyla ilgilenin. Sahip olduklarınızın
farkına varmaya çalışın bu özel zamanlarda. Bunlar için şükredin. Sürekli her
şeyden yakınan biriyseniz bazen sahip olduklarınızı kaybettiğinizi hayalinizde
kendinize yaşatarak kendinizi terbiye edebilir ve sahip olduklarınızın
kıymetini hissedebilirsiniz. Bu konuda şükredilecekler listesi hazırlamak,
aslında ne çok şeye sahip olduğumuzu bize fark ettirecektir. Nimetin
sürekliliğine alışmak o nimete sahip olmanın değerini küçümsetmemelidir. Ne
yazık ki, süreğen nimetler kesintiye uğramadan ya da çekilip alınmadan çok da
nelere sahip olduğunu fark edememekte insanoğlu! Sahip olduklarınızı, size
verilen her nimeti tek tek anımsayın, listeleyin, daha sonra başınıza hiç
gelmemiş kötü şeyleri sıralayın; “Allah’ım hiç trafik kazası yaşamadım, hiç
beyin ameliyatı yaşamadım, yaşatmadığın için sonsuz teşekkür ederim, Allah’ım ailemizde
hiç kanser hastalığının çarezliğini yaşamadık, bizi koruduğun için sayısız
şükürler. Hem kolayca ve arzu edince hemen çocuk sahibi olduk, sevgili eşimi ve
huzur dolu yuvayı bize bahşettiğin için teşekkürler” gibi… Her gün yeryüzünde,
bu acılarla ve bize cömertçe verilenlerden yoksun kalmakla sınanan yüzlerce
insan var, bunlardan biri olarak seçilmediysek bu esirgenmişliğimizin farkına
varmak gerekliliğini hatırlatmak gereksiz sayılabilir mi? Bazen de Allah’a
henüz vermedikleri fakat vereceğinden kuşku duymadığımız ve umut ettiğimiz her
şey için, şükretmek de oldukça sevimli bir davranıştır. Bu ona güvendiğinizin
işaretidir. “Allah’ım ömrümün sonuna dek vereceğin sağlık ve afiyet için sana
şimdiden çok teşekkür ederim, çocuklarıma vereceğin iyilik ve güzellikler için,
onları gözeteceğinden şüphem yok, onları dün, bugün olduğu gibi yarın da
gözeten en emin yer olduğun için şimdiden sonsuz teşekkürler ederim”.
Şükredebilmek çok önemli bir özelliktir. Hem dille, hem davranışlarla hem de
verilenlere karşı sorumluluğunuzu yerine getirmekle, yaşayan canlı ve gerçek
bir şükrü eda etmiş oluruz.
Nilgün GÜLER
3. Kendinizi Tanıyın:
Anne babalar kendi
bireyselliklerinin farkına varmalıdırlar. Olumlu ve olumsuz yanlarının,
yeteneklerinin, sınırlıklarının, geliştirmeye açık ya da törpülenmesi gerekli
kişilik özelliklerini net biçimde tanımlayabilmelidirler. Benlik algısının
gerçekçi ve sağlıklı olması ruh sağlığı ve sağlıklı-tutarlı davranışlar
sergilemek bakımından önemlidir. Kişide “abartılı” ya da “özsaygı içermeyen”
bir benlik algısı varsa aile ve diğer çevresi bundan olumsuz etkileneceği gibi
kendi iç dünyası da dengeli olmayacaktır. O nedenle çocuklarınıza
verebileceğiniz en büyük armağan; kendinizi tanımanız ve olumlu kişilik
özelliklerini karakterinize katmaktan vazgeçmemenizdir. Kendimizde
yakaladığımız ve memnun olmadığımız özelliklerimizi kaç yaşında olursak olalım;
değiştirebiliriz. Allah, insanlara yaşam boyu deişim ve gelişim fırsatı vermiştir.
Yeter ki bu konuda istekli olun ve “kişisel değişim ve gelişim çabanızı”
anlamlı ve gerekli bulun. Karakterinizi ve kişiliğinizi sürekli gözden geçirin.
Her an yeni bilgilere ve deneyimlere açık olan, hevesli, dinamik, meraklı bir
öğrenci olun hayatta. Yaşam boyu öğrencilik anlayışını benimsemeniz, kendinize
özel bir dünya kurmanıza yardım edecektir. Kendinize ilgi alanları oluşturun.
Hayatın içinde, kendinize eşiniz ve çocuklarınız dışında da ilgi duyduğunuz ve
sizi heyecanlandıran meşguliyetler bulun.
4. Aileniz İçin Nezih Bir Çevre
Oluşturun:
Aile çevrenizi dikkatle seçin.
Unutmayın siz ve aileniz önemlidir, o nedenle
“bu özel dünyaya” girme hakkını herkese kolayca sunmayın. İyi özelliklerle
donanmış, nitelikli şahsiyet sahibi insanlarla oturup kalkın. Arkadaşlık
ettiğiniz kişi size ve dünyanıza bir şey katmıyorsa, en azından size kendinizi
“özel”, “değerli” ya da “iyi” hissettirmiyorsa üstelik sizi üzüyorsa bu
kişilerin “hayatınızın neşesinden” çalmalarına izin vermeyin, gerekirse
yaşamınızdan çıkarın. Size ve çocuklarınıza ait kıymetli zamanı, duygu ve anlam
dünyanıza hiçbir faydası olmayan boş insanlara ayırarak çar çur etmeyin. Aileniz
herkesten kıymetlidir ve temel önceliğiniz aileniz olduğu için bu konuda
ihtimam içinde olmak, sahip olduğunuz varsıllığın kıymetini bilmektir. Ufku
geniş, özel kişiliklere rağbet edin. Rağbet ettiğiniz kişilerin, gün gelip
kendilerine verdiğiniz emeğe asla hayıflanmayacağınız değerli kişiler olmasına
dikkat edin. Nitelikli, kalbinden emin olduğunuz, samimi, içten, iyi niyetli,
size ve değerler dünyanıza anlamlı katkılarıyla renk ve zenginlik getirecek
insanlarla görüşün. Görüştüğünüz kişilerin farklı yaklaşımlarını, farklı görüş
açılarını fark edin ve onlardan yararlanın. Herkesten öğreneceğiniz bir
şeyleriniz olsun. Kendisinden öğrenecek bir şeyleriniz olmayan kişileri arkadaş
edinmek kendinize özensiz davrandığınız anlamına gelir. Bazılarından dinlemeyi,
bazılarından sır sahibi olmayı ve bazı kimselerden de sabırve şükrü,
bazılarından iyilik yapmayı öğreniriz. Ancak “arkadaş” sıfatını verdiğiniz
kişiden size yansıyan hiçbir değer ve özellik yoksa bu tip kişilerle
arkadaşlığınızı ve o kişinin yaşamınızdaki yerini yeniden gözden geçirin. Katı
ve kesin düşüncelerle pekiştirilmiş bir yaşam anlayışı olan, kendini
geliştirmeyen insanlara aileniz içinde yer verirken iki kez düşünün. Ama sizin
de başka insanların dünyasına katacak zenginliğiniz olsun. Bu açıdan varsıl
olmak için çok okuyun, okuduklarınızı eleştirin, katıldığınız ve ayrıldığınız
yerleri not edin; kendinizi, duygularınızı, yazılı ve sözlü ifade edin, okuduklarınızda onayladığınız konuları
yaşamınıza geçirin, iç dünyanızla ilgilenmeyi asla bırakmayın. İkili
konuşmalarınızda kişiler üzerine konuşmaktan kaçının; olaylar ve fikirler
üzerine konuşun. Kişiler üzerinde dönen sıradan konuşmaları aşabilmeniz anlamlı
okumalar yapmanıza ve okuduklarınızı paylaşmanıza bağlıdır.
5. “Sevgi ve Saygı ” Kavramlarını İçselleştirin:
“Sevme ” kavramını birlikte vakit
geçirmenin tadına vararak içselleştirmek
aile içi huzuru besleyen önemli bir konudur. Özellikle sevdiklerinize, sevginizi
hissettirmeye gayret edin. Çocuklarınızın varlığına, onların size
bahşedilmesine sonsuz şükran içinde olun. Onlarla birlikte olmayı gerçek ve
eşsiz bir mutluluk olarak algılamalısınız. Çocuklarınızla ve ailenizle birlikte
olduğunuz her andan keyif almayı öğrenin. “Her anımdan keyif alıyorum, şimdi
burada çocuğumla-ailemle bunu yapmaktan mutluyum, bu çok büyük bir huzur
kaynağı, bu esenliğim için şükretmeliyim” cümlesini tekrar etmeniz ya da buna
benzer bir yönerge cümlesini zihninize öğütlemeniz, çocuklarınızla ya da
sevdiklerinizle birlikte olduğunuz anlardan keyif almayı öğrenmek için
yeterlidir. Anı doyasıya yaşamamının bir yolu da –kulağa her ne kadar sevimli
gelmese de- yaptığınız ve içinde bulunduğunuz o anı son kez yaşıyor
olabileceğiniz ihtimalini düşlemektir. Bu düşsel sahneler, elbette durup
dururken karamsar bir tablo çizip tadımızı kaçırmak olarak yorumlanmamalıdır. “Son
an sahnesi”ni düşlemek aksine sevdiklerimizle ve ailemizle yaşadığımız anın kadrini
kıymetini ve neşesini bize derinden
yaşatacak hissel bir tedbirdir. Bu hayali sahneler, aile içi olası
anlaşmazlık ve çatışmalar konusunda da ihtiyacımız olan “tolere etme”
becerimizi arttıracak etkili bir zihinsel motivasyondur. Kendine karşı saygılı
olmalı ve bu saygı anlayışı içinde başkalarının da varlık alanına ve kişilik
özelliklerine saygı duymalıdır. Karşımızdakinden değişmesini istemek onun
varlık alanına bir saldırıdır. Bizi “sevgi” adına değiştirmek isteyen birinin
bu isteğine ne kadar direnç gösterir ve öfkelenirsek, bu haksız isteğimiz
karşısında da aynı tepkiyle karşılaşacağımızı kestirmeliyiz. Kişinin kendi ve
sevdiklerinin gelişimine izin vermesi, bunun için fırsatlar hazırlaması “saygı
duyma” ediniminin bir sonucudur. Bir bilgiyi bilmekle, öğrenmekle o bilgiyi
içselleştirmek farklı şeylerdir. İçselleştirmek, o bilgiyi yaşamınıza katmanız
anlamındadır. Öğrendiğiniz davranış biçimiyle bütünleşmenizdir.
Çocuk Eğit
Çocuk Eğit
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder