Kız isimleri
-A-
Açangül: Açılan gül çiçeği.
Açelya: Fundagiller familyasından, kokusuz ama güzel
renkli çiçek.
Açılay: Ay'ın şekilleri, yansıması.
Adal: Ün kazan(mak).
Adalet: Hak ve hukuka uygunluk, doğruluk,
zulmetmeme, hakkı gözetmek.
Adile: Adaletli olan, doğruluktan ayrılmayan.
Adniye: Salih, cennetlik.
Afet: insanlığın önleyemediği büyük doğal felaket,
argoda çok güzel kadın.
Afife: Namusuna çok düşkün olan iffetli, temiz ve
dürüst.
Afitap: Güneş, çok güzel, parlak yüzlü kadın.
Afşar: Atak, uyumlu, oğuz boylarından birinin adı
(avşar).
Ağça: Temiz, saf.
Ahenk: Uyum, düzen.
Ahsen: Çok güzel, olağanüstü güzel.
Ahu: Ceylan, maral, çok güzel, ince, zarif kadın.
Ahucan: Çok güzel dost.
Ahueda: Nazlı güzel.
Ahuela: Çok güzel gözlü.
Ahugül: Çok güzel.
Ahugüzar: Becerikli güzel.
Ahunaz: Nazlı güzel, nazenin.
Ahunisa: Çok güzel kadın.
Ahunur: Göz kamaştıran güzelliğe sahip olan.
Ahuse: Coşkulu güzellik
Ahuşen: Güzel ve neşeli.
Aişe: Bolluk içinde rahat yaşayan.
Ajda: Filiz,sürgün, çok genç, üzeri çentik çentik,
diş diş olan şey.
Ajlan: Hızlı, çabuk, telaşlı.
Akasya: Güzel kokulu bir süs bitkisi.
Akel: Eli uğurlu anlamında
Akgül: Beyaz gül, gül gibi.
Akgün: Parlak gün, uğurlu gün, ışıklı gün.
Aksev: Aydınlığı sev, ışık saç.
Aksu: Anadolu'da değişik boylarda bir çok akarsuyun
adı.
Akşın: Beyaz tenli kadın.
Aktan: Ak renkli tan; kutlu tan, uğurlu tan.
Ala: Ela karışık renkli, alaca; benekli; tam
olgunlaşmamış, yarı olmuş.
Alagül: Çok renkli gül.
Alarcın: Güzelliğini ateşin kırmızılığından alan.
Alçiçek: Kırmızı çiçek.
Alçin: Kırmızı renkli küçük bir kuş türü.
Aleda: Nazlı, kaprisli.
Alev: Ateşin çıkardığı yalım.
Aleyna: Allah'ın iyi kullarından olanlar (kelime
anlama bizim üzerimizedir), esenlik ve güzelliklere sahip, esenlik içinde olan.
Algın: Birine gönül vermiş, vurgun, tutkun.
Algül: Kırmızı gül, gül kırmızısı.
Alım: Gözü gönlü çeken nitelik, çekicilik, gönül
çelen güzellik, albeni.
Aliye: Yüce, yüksek.
Alkım: Gökkuşağı.
Alkız: Kırmızı yanaklı, sağlıklı kız.
Alpike: kahraman kraliçe.
Altan: Kızıl
şafak.
Altın: yüksek değerli bir maden, (paslanmayan, en
iyi iletken).
Alya: Yüksek yer, yükseklik, gök.
Amine: Yüreğinde korku olmayan, korkusuz.
Andaç: Anılar, bir kimseyi hatırlamak için saklanan
şey, hatıra.
Anıl: Başkaları tarafından sözün edilsin.
Anka: Kaf dağı'nda bulunduğu söylenen masal kuşu.
Arın: Arı, katışıksız, temiz, kirden uzak.
Arkın: Yavaş, ağır, sakin.
Armağan: Hediye, ödül.
Armina: Emine, korkusuz, yürekli.
Arnisa: Çok namuslu kadın.
Arsen: Kurtuluş, özgürlük.
Arsu: Su kadar berrak.
Arsun: Yüreğindeki temizliği yansıtan.
Arya: Operada sanatçının orkestra eşliğinde
söylediği uzun şarkı.
Arzu: Herhangi bir şey için duyulan aşırı istek,
özlem.
Arzucan: Candan isteyen.
Arzugül: İstenilen, beğenilen gül.
Arzum: isteğim, dileğim, hevesim.
Arzunaz: Naz yapan, nazenin.
Asalbike: Gerçek hanım, gerçek güzel.
Asel: Bal, cennetteki dört sudan biri.
Asena: Türk mitolojisinde Ergenekon destanında adı
geçen dişi kurt.
Asiye: Acılı kadın, direk.
Aslı: Temelli, köklü. Bir şeyin benzeri, kerem ile
aslı hikayesindeki sevgili.
Aslıcan: Özü can gibi sevgili.
Aslıhan: Han soyundan gelen.
Aslım: Özü geçmişe ait.
Aslınaz: Nazlı olması geçmişinden gelen.
Aslınur: Nur saçan bir geçmişi olan.
Aslısu: Geçmişi su gibi berrak ve temiz olan.
Asrın: Çağdaş, bu asra ait olan, asra uygun olan.
Asu: Azgın, huysuz,isyan eden.
Asude: Rahat, huzur içinde olan, sessiz, sakin
dinlendirici.
Asuela: Ela gözlü yaramaz.
Asuman: Gökyüzü, sema.
Asya: Dünyanın en büyük kıtası.
Aşına: Bildik, tanıdık.
Aşkım: Sevdiğim, sevgilim.
Aşkın: Aşmış, ileri, üstün, senin aşkın.
Ateş: Yanıcı maddelerin yanmasıyla ısı ve ışığın
ortaya çıkması.
Atıfet: Allah'ın lütfu, bir sebebi bulunmadan
duyulan sevgi.
Atiye: Bağış, verme, iyilik.
Aybel: Ay gibi dikkat çeken, aya benzeyen
güzelliğiyle farkedilen, seçilen.
Ayben: Ben ayım anlamında.
Aybeniz: Ay gibi parlak tenli,ay benizli.
Aybike: Ay gibi güzel kız.
Aybirgen: Ay veren.
Aybüke: Eski Türk kadın isimlerinden.
Aycan: Ay gibi sevilen, aydınlık can, içi aydınlık.
Ayça: Yay biçimindeki ay, hilal.
Ayçağ: Ay gibi parlak çağ.
Ayçan: Ay gibi aydınlık kişi.
Ayçiçek: Gün çiçek.
Ayçin: Ayçın, ay gibi, aya benzer.
Ayda: Dere kıyılarında yetişen bir bitki.
Aydan: Güzelliğini aydan almış, ay gibi parlak ve
güzel.
Aydeniz: Hem ay, hem de deniz.
Aydonat: Işık donat, parlaklık donat anlamında.
Ayevi: Ay çevresinde oluşan ışık çemberi.
Ayfer: Ay ışığı.
Aygen: Gönül dostu.
Aygönül: Güzel gönüllü.
Aygül: Ay gibi güzel ve parlak renkli.
Aygün: Hem ay, hem gün.
Aykal: Ay gibi parlak ve ışıklı kal.
Aykut: Kutlu ay, uğurlu ay.
Ayla: kadın, eş zevce, ayın çevresindeki ışıklı
daire.
Aylan: Ay gibi güzel değerlere sahip olan.
Aylin: Ayın çevresinde görülen ışıklı daire.
Aynur: Ay ışığı, ay gibi parlak.
Ayperi: Ay ve peri gibi çok güzel.
Aysar: Ayın evrelerine göre huyu değişen kimse.
Aysel: Ay gibi olan güzelliğiyle nam salmış olan.
Aysema: Ay gibi parıldayan yüz.
Ayseren: Güzelliğini gözler önüne seren.
Aysın: Sen aysın, ay kadar güzelsin.
Aysu: Ay gibi parıltılı ve su gibi berrak.
Aysun: Ay gibi ışıltılı ve güzel.
Ayşan: Şanı ay gibi parlak olan.
Ayşe: Rahat ve huzur içinde yaşayan, yaşam, dirlik.
Ayşegül: Güller içinde mutlu yaşayan, güleç, güler
yüzlü.
Ayşen: Neşeli, gülen, aydınlık.
Ayşıl: Ay ışığı.
Ayşim/Ayşin: Parlak ışık saçan, ay gibi, aya
benzeyen.
Aytaç: Ay gibi taçlı.
Ayten: Ay gibi beyaz tenli.
Aytu: Aya benzeyen tuğlu.
Aytül: Tül gibi şeffaf ve ince ay ışığı gibi parlak.
Azime: Azmeden, yapmak için kesin kararlı, iri,
kemik yapılı.
Azimet: Gidiş, takva yolunu seçen.
Azize: Saygın, sevgili, kutsal, ermiş.
Azra: Üstünde hiç yürünmemiş kum, yeni yetme kız,
bakir, el değmemiş.
-B-
Bade: Aşk, kutsal sevgi.
Baha: Değerli, kıymeti çok.
Bahar: Güzellik, gençlik çağı, doğanın canlandığı
mevsim.
Bahargül: Bahar gülü.
Bahriye: Donanma ve denizle ilgili.
Bala: Yavru çocuk.
Balca: Bal gibi, bala benzer, bal damlası.
Balın: Yar, sevgili.
Balkın: Pırıldayan, parlak.
Balkız: Bal kadar tatlı kız.
Banu: Prenses, hanımefendi, yeni evli gelin, ev
kadını.
Banuhan: Hatun hükümdar.
Başak: Ekinlerin tanelerini taşıyan baş kısmı.
Başar: Başarılı ol anlamında.
Bedia: Güzellik, üstün değerli olan.
Bediz: Resim, tasvir, süs, bezek.
Bedriye: Ayın ondürdüncü geceki haliyle ilgili.
Begüm: Hanım, kadın hükümdar, saygıdeğer kadın.
Behice: Şen güler yüzlü.
Behin: İyinin iyisi.
Behiye: Güzel ve alımlı kadın.
Benan: Parmakla gösterilecek kadar güzel.
Belde: Memleket, şehir, kasaba.
Belemir: Peygamber çiçeği olarak biliniyor. Açtığı
kokusunun dağılmasıyla anlaşılan gizli çiçek anlamında.
Belen: Bel, geçit; iki dağ arasından geçen yol.
Belfü: Kar tanesi.
Belgi: İşaret.
Belgin: Kesin ve eksiksiz belirlenen, açık,
farkedilen.
Belgün: Aydınlık gün.
Belin: Korku ile şaşkın şaşkın bakmak.
Beliz: İşaret, iz, alamet.
Belkıs: Hz. Süleyman zamanındaki saba melikesinin
adı.
Belma: Uysal, sakin.
Belur: Billur, billurdan olan.
Benan: Parmak uçları, parmakla gösterilecek kadar
güzel.
Benay: Ben ayım, ay gibiyim.
Benek: Namuslu kadın.
Bengi: Sonsuz, sonsuzluk.
Bengi/Bengü: Ölümsüz, sonsuz.
Bengisu: İnsana ölümsüzlük verdiğine inanılan su,
abıhayat.
Bengül: Gül gibi, üzerinde benekler bulunan gül.
Beniz: Yüz.
Bennur: Işık saçan.
Bensu: Su gibi aziz benlik.
Berat: Yapılan hayırlı bir iş yüzünden affetmek
üzere verilen karşılık.
Beray: Ayın en ışıltılı, en parlak hali.
Beren: Kuzu.
Berfin: Kar toplayan.
Bergüzar: Anılmak için verilen şey, andaç.
Beria: Güzellik ve olgunlukta akranlarından üstün
olan.
Beril: Zümrüt, Arınmış, aklanmış.
Berin/Berrin: Manen çok yüksek, yüce yaradılışlı.
Berire: İhsan sahibi, sadık.
Berke: Zerdali, kayısı, kamçı, değnek.
Berna: Bağlı, bağlanmış; genç, körpe, cesur.
Berra: Bereketli olan.
Berrak: Duru, temiz, saf, arınmış.
Berran: Keskin, kesici.
Besamet: Güler yüzlü.
Besime: Sevimli,güler yüzlü.
Besisu: Bitkilerin damarlarında dolaşan besleyici
su.
Beste: Bir müzik parçasını oluşturan ezgilerin tümü.
Bestegül: Gül kadar güzel ve duygulu.
Bestenigar: Türk müziğinde bileşik bir makam.
Betigül: Gül gibi kokan mektup.
Betigün: Gün, aydınlık, aydınlık yüz.
Betil/Betül: Temiz, iffetli, ibadete düşkün, namuslu
ve temiz kadın. Hazreti Fâtıma ve Hazreti Meryem'in ünvanı.
Beyhan: Bey soyundan.
Beyhatun: Hakanın hanımı.
Beylem: Çiçek demedi, buket, sunuş.
Beyza: Çok beyaz, lekesiz, en beyaz, parlak.
Bige: Evlenmemiş, çocuk doğurmamış olan, sultan.
Bihter: Daha iyi, en iyi.
Bihter: En iyi.
Bike/Bikem: Kadın, hanım, evlenmemiş, çocuğu olmamış
kadın.
Bilcan: Bilgili dost.
Bilge: Çok bilgili ve bilgisiyle davranışları
birbirine uyan,ve bildiklerini başkalarının yararına sunan.
Bilgehatun: Derin bilgi sahibi kadın.
Bilget: Havadis, malumat.
Bilhan: Çok bilgili.
Billur: Pek duru, pürüzsüz, temiz cam.
Bilnaz: Çok naz eden.
Bilnur: Bilge kişi.
Bilun: Yarım ay.
Binay: Öylesine güzel ki bin ay eder.
Bingül: Gülü bol, gül bahçesi.
Binnaz: Çok nazlı, cilveli, kaprisli.
Binnur: Çok ışıklı, ışığı gür, çok nurlu.
Biray: Ay gibi tek, eşsiz.
Birbet: Yüzü benzersiz.
Birgen: Yalnız, yalnızlığa alışkın.
Birgül: Tek ve güzel bir gül, benzersiz.
Biricik: Bir tane, tek, emsalsiz.
Birsen: Yalnız sen anlamında.
Birsu: Özel bir su, biricik su gibi, argoda “bir
içim su”.
Bucak: Genellikle, geniş verimli bakımlı alanlara
verilen ad.
Buket: Demet, çiçek demeti.
Burc: Taze dal, filiz.
Burcu: Güzel koku, ıtır.
Burçak: Tohumları kullanılan bir bitki türü.
Burçin: Dişi geyik.
Buse: Öpücük.
Büge: Bent, su benti.
Büküm: Bükme eylemi.
Büşra: Müjde, sevinç, hayırlı haber, acele, çabuk.
-C-
Cahide: Çalışan, çaba gösteren.
Cânân: Sevgili, dilber, gönül verilen, tasavvufta
Allah.
Canay: Ay gibi temiz.
Candan: İçten, gönülden.
Candaş: Candan, değerli dost.
Caneda: İçten, sevimli kişi.
Canel: İçten, candan uzatılan dostluk eli.
Canfeza: Müzikte bileşik bir makam.
Cangül: İç açıcı.
Cankat: Yaşamına can ekle, sevinçle dol.
Cankız: Sevilen, sevimli, şirin kız.
Cankut: Sevimli, cana yakın.
Cansel: Hayat veren su.
Cansın: İçten, gönüldensin.
Cansu: Can suyu. Hayat veren su..
Cavidan: Sürekli, kalıcı olan, sonsuz, ölümsüz,
ebedi.
Celile: Büyük, ulu.
Cemile: Hatır hoşluğu için yapılan hareket.
Cemre: Ateş parçası, kor; şubat ayında bir hafta
arayla hava, su ve toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi.
Cennet: Çok güzel yer. İyilik yapanların,
günahsızların öldükten sonra mutluluğa kavuşacakları yer.
Ceren: Çok hızlı koşan, gözlerinin güzelliğiyle
ünlü, ince bacaklı, zarif hayvan, ceylan.
Cevher: Bir şeyin özü. Güç,enerji.
Cevza: İkizler burcunun eski adı.
Ceyda: İnce-uzun boyunlu ve güzel, herkese iyilik
yapan.
Ceylan: Süzgün ve tatlı bakışlı. Yapısı ince ve
uyumlu olan, geyik cinsinden gözlerinin. güzelliğiyle ünlü hayvan.
Cihanbanu: Dünya hükümdarı.
Cihanfer: Cihanı aydınlatan çok güzel kadın.
Cihannur: Alemi aydınlatan nurlu ışık.
Cilvenaz: Nazı özellikle yapan, cilveyle nazı bir
arada bulunduran.
-Ç-
Çağ: Belirli bir özellik göz önünde bulundurularak
ele alınan zaman dilimi.
Çağda: Yeni bir çağa adım atılmış.
Çağın: Şimşek, yıldırım.
Çağla: Badem, kayısı, erik gibi yemişlerin
olgunlaşmamış hali.
Çağrı: Davet, doğan kuşu, mavi hareli göz.
Çakıl: Su yataklarında sürtünmeyle yuvarlaklaşmış
küçük taşlar.
Çevren: Gökyüzünün yerle bitişik gibi görünen
kenarları, ufuk.
Çığlık: İnce ve keskin bağırış.
Çiçek: Bir bitkinin değişik renklerle bezenmiş
kokulu bölümü.
Çiğdem: Akdeniz çevresinde yetişen çok renkli kır
bitkisi.
Çilay: Ayın üzerinde beliren açık renkli lekeler.
Çilen: Hafif yağan yağmur, çisenti.
Çiler: Şarkılar söyleyen, şakıyan, güzel öten.
Çise: Hafif yağan yağmur.
Çisil: İnce ince yağan yağmur.
Çolpan: Çoban yıldızı, gözleri uzağı iyi gören,
ileri görüşlü.
-D-
Dalga: Hareketli su kütlesi, denizin rüzgarlı havada
kabarıp kıyıya sürüklenmesi.
Damla: Yağmur ya da bir sıvının çok küçük yuvarlak
biçimli parçası.
Defne: Yaprakları güzel kokulu, yaz-kış yeşil olan
bir bitki.
Demet: Sapları bir araya getirilip bağlanan bitki ya
da çiçek, deste.
Demi: Kadife, şeftali gibi şeylerin üzerinde bulunan
ince tüy.
Deniz: Yeryüzünün çoğunu örten engin su.
Deren: Toplayan, düzenleyen, pekiştiren.
Derin: Sığ olmayan, tabanından uzak olan.
Derya: Büyük deniz anlamında, çok bol, gönül.
Deryanur: Bilgisiyle ışık saçan.
Desen: Çiçek, çizgi gibi süs şekilleri.
Destan: Dilden dile anlatılan efsanevi hikayeler.
Deste: Bağlam, demet.
Destegül: Mevlevi dervişlerinin giydiği ince
kumaştan yelek, bağlanmış gül demeti.
Devin: Hareket, kımıldanış.
Devinsu: Suyun ritmik hareketleri, akarsu.
Devrim: Yerleşik toplumsal düzeni, köklü, hızlı ve
geniş kapsamlı olarak niteliksel değiştirme ve yeniden isimlendirme işlemi.
Devrin: Bir kişi veya olayın gündemde olduğu tarih
dönemi.
Dicle: Büyük ırmak. Irak'ta denize dökülen bir
nehir.
Didar: Güzel yüz, çehre, suret, görüş, görme gücü.
Dide: Göz, göz bebeği.
Didem: Gözüm gibi sevdiğim, sevgilim.
Dila: Gönlümü çalan.
Dilan: Gönül dostu, gönüldaş
Dilara: Gönül alan, gönül okşayan.
Dilay: Gönle ışık saçan, ay kadar güzel.
Dilber: Gönül yakan güzel, alımlı güzel kadın,
sevgili.
Dilberay: Ay gibi güzel kadın
Dilbeste: Gönül bağlamış, âşık.
Dildade:
Gönül vermiş, düşkün, tutkun.
Dildar: Gönlü hüküm altında tutan sevgili.
Dilde: Ünü her tarafa yayılmış, herkesin konuştuğu,
herkesin dilinde olan kimse.
Dilek: İstek, rica, arzu.
Dilem: Gönül ilacı.
Diler: Dilemek eyleminden.
Dilhan: İçten ve yürekten konuşan.
Dilnişin: Gönülde yer tutan, hoş, güzel.
Dilruba: Gönül kapan, gönlü şen, dertsiz, herkesi
kendine bağlayan.
Dilsafa: Günlü ferah kedersiz.
Dilseren: Hatiplik yeteneğini gözler önüne seren.
Dilşad: Gönlü sevinçli, yüreği şen.
Dilşah: Gönül şahı, sevgili, sultan.
Dilşikâr: Gönül avlayan, kendine bağlayan.
Diniz: Sakin, dingin.
Doğa: Yaradılış ve yapı özelliklerinin tümü, tabiat.
Doğangün: Doğmakta olan gün.
Doğay: Ayın yeni doğuş hali.
Doğu: Güneşin doğduğu ana yön.
Dolunay: Ayın tam olarak görünen biçimi.
Dora: Doruk, zirve.
Döndü: Henüz evlenmemiş kız.
Durugül: Gül gibi temiz olan.
Duygu: Kişi, olay ve nesnelerin bireyin iç
dünyasında uyandırdığı izlenim, his.
Duygun: Duygulu, hassas, hisli kişi.
Duygunisa: Duygulu, hassas kadın.
Dünya: Yeryüzü.
Dürdane: İnci tanesi.
Dürriye: İnci gibi parlayan.
Düş: Hayal, rüya, güzel rüya.
Düşüm: Hayalimdeki, düşlediğim, istediğim anlamında.
-E-
Ebru: Keman kaş, bulut rengi, bir sanat dalı.
Ece: Kraliçe, güzel kız, kadın.
Ece: Reis, ulu, ileri gelen.
Ecegün: Çok güzel bir günde doğan.
Ecem: kraliçem, sevgili kraliçe anlamında.
Ecenaz: Nazlı güzel.
Ecesu: Su gibi berrak ve güzel.
Ecmel: Çok güzel.
Eda: Naz, cilve, davranış, ödeme,yerine getirme,
üslup.
Efil: Rüzgar, dalgalanma.
Efser: Taç.
Efsun: Büyü, sihir.
Eftalya: Bir dönemin ünlü gayrimüslim ses sanatçısı
denizkızı Eftalya'dan.
Ege: Türkiye'nin batısında yer alan deniz.
Ekin: Buğday, tahılın ekimden harman dönemine
kadarki hali, kültür.
Ela: Sarıya çalar kestane rengi.
Elanaz: Ela gözlü, nazlı güzel.
Elanur: Ela gözleriyle nur saçan.
Elçin: Deste, tutam.
Elçin: Deste, demet, bir kerede ele alınabilecek
kadar az olan nesne.
Elif: Arap alfabesinin ilk harfi, dost tanıdık, ışık
saçan güzel kız.
Elife: Tutku, istek, alışılan şey.
Eliz: El izi.
Elmas: Billurlaşmış karbondan oluşan sert değerli
taş.
Elvan: Renkli, renk renk, güzel kokuların yayılması.
Emel: Güçlü istek, umulan ve beklenen şey.
Emet: Bereket, bolluk.
Emine: İnanılır, güvenilir, inanılır kimse.
Ener: Dağ eteği.
Enise: Sevimli, dost, cana yakın arkadaş.
Erçil: Doğru, inanılır, güvenilir kişi.
Erda: Beyaz karınca.
Erem: Cennet.
Erendiz: Jüpiter gezegeninin adı.
Erke: Enerji, iş başarma gücü, nazlı.
Erna: İşveli, cilveli, şen şakrak sevgili.
Esen: Sağ salim, rahat, mutlu sağlıklı.
Esengül: Rüzgar gibi esen, gül gibi güzel kokan.
Eser: Emek sonucu ortaya çıkan ürün, yapıt; yok
olmuş bir nesneden kalan parça, rüzgarın esmesi.
Esim: Rüzgar gibi olan.
Esin: Rüzgar, ilham, içe doğan duygu ve düşünce.
Esma: İsimler, adlar, çok yüksek olan.
Esmanur: Adı nur.
Esmeray: Ay güzelliğinde esmerlik.
Esna: Yüksek, yüce, bir işin yapıldığı an.
Esra: En çabuk, çok çabuk, ardarda sıralanan, gece
yolculuğuna çıkan.
Eşay: Ayın güzelliğiyle eşdeğer güzelliğe sahip
olan.
Eşlem: Selametli, güvenilir.
Eva: Havva, yaratılan ilk kadın.
Evin: Bir şeyin içindeki öz, buğday tanesinin
olgunlaşmış içi, özü.
Evşen: Hafif, şen olan ev gibi de tanımlanabilir.
Eylül: Sonbaharda bir ay adı, güzün başlangıcı.
Eyşan: Şanlı güzel, güzelliği ile ünlü.
Ezgi: Melodi, şarkı, türkü.
Ezgin: Sesi düzenli gelen, paraca durumu bozuk olan,
çok sıkıntı çekmiş.
-F-
Fadime: Fatma adının bir söyleniş biçimi (fatıma).
Fahriye: Bir işi çıkar beklemeden yapan.
Fahrünissa: Övünülecek değerde kadın.
Fatıma: Kendisi ve nesli cehennem ateşinden
kesilmiş, çocuğunu sütten kesen kadın.
Fatmagül: Gül gibi güzel yeni anne olmuş kadın.
Fatmanur: Fatma ve nur kelimelerinden türetilen
isim.
Fatoş: Fatma adının halk arasında bir başka söyleniş
biçimi.
Fazilet: Erdemli, iyi ahlaklı, iyi huyların ve üstün
vasıfların hepsi.
Fehime: Anlayışlı, çabuk kavrayan.
Ferah: Bol geniş, rahatlık veren, gönlü şenlendiren,
iç açıcı.
Ferahgül: Güzelliğiyle neşe saçan.
Ferahnur: İnsanın gönlünü ışık saçarak aydınlatan.
Feray: Ay ışığı, ayın parlaklığı, ışıltı saçması.
Fercan: İnsanın ruhuna aydınlık veren bir içtenliğe
sahip olan.
Ferda: gelecek zaman, yarın; kıyamet.
Ferdacan: İçtenliğini hiç kaybetmeyecek olan.
Ferdiye: Tek ve eşsiz.
Ferhan: Sevinçli, gönlü hoş.
Ferhunde: Uğurlu kutlu.
Feri: Köke değil dallara ait olan, ikinci derecede
olan.
Feride: Eşi benzeri olmayan, tek, çok değerli inci.
Feriha: Sevinçli, ferah.
Ferihan: Razı, hoşnut, sevinçli.
Feris: Şık, zarif.
Ferisu: Temizliği ve berraklığıyla ışık saçan.
Ferişte: Melek.
Fernur: Aydınlık, ışık.
Fersude: Eskimiş, yıpranmış, örselenmiş.
Ferzane: Hakim, filozof, bilgin, âlim.
Ferzin: Kraliçe.
Feyza: Bolluk, çokluk, bereket, başarılı, refah
içinde.
Feza: Boşluk, sınırsızlık, uzay.
Fidan: Ağaçların genç ve yeni yetişeni.
Figen: Yaralayan, kıran, çiçek demeti, gölge yapan.
Fikriye: Düşünce ile fikir ile ilgili.
Filiz: Tohumdan çıkan sürgün, ince ve güzel vücutlu.
Firdevs: Cennetler, cennet bahçeleri.
Firkat: Ayrı olan, sevgiden uzak kalan.
Firuze: Gök rengi, açık mavi renkte, değerli bir süs
taşı.
Fitnat: Zihin açık, çabuk kavrayışlı.
Fuldem: Her zaman geniş açık görüşlü.
Fulya: Nergisgillerden güzel kokulu sarı bir çiçek.
Funda: Çalı ormanı, çalılık; püskül, tepelik.
Füreyya: Parlak, ışıltılı günler.
Füruzan: Çok parlak, aydınlık, parlayan, nurlu.
Füsun: Büyü, sihir, efsun.
Füsünkâr: Büyüleyici güzel.
-G-
Gamze: Göz kırpma, gözle işaret, nazlı bakma,
gülerken bazı kişilerde yanaklarda beliren çukur.
Gaye: Amaç, erek, varılmak istenen hedef.
Gazal: Ak geyik, ahu, geyik yavrusu, güzel söz
(mecazi).
Gazel: Konusu daha çok sevgi ve içki olan, manzume,
tek kişinin özel ahenkte okuduğu müzik parçası, sonbahar vaktinde düşen
yapraklar.
Gece: Gün batımından ağarmasına kadar geçen süre.
Gelincik: Yazın kırlarda yetişen parlak kırmızı
renkli bir çiçek.
Gencay: Yeni doğmuş ay, hilal biçimindeki ay.
Gerçek: Yakıştırma veya yalanı olmayan.
Gizem: Sır, aklın erişemediği çözülemeyen şey,
esrarengiz.
Gonca: Açılmamış, tomurcuk halinde gül.
Goncagül: Gül goncası.
Gök: Yerin göz ile görülebilen ufuklarından
başlayarak yukarıda kubbenin içi gibi gözüken sonsuz boşluk, mavi renk.
Gökay: Hem gök, hem ay, güzel ay.
Gökben: Ben gökyüzü anlamında, özü genç olan.
Gökçe: Gök mavisi, mavi gözlü güzel, sevimli güzel.
Gökçenaz: Nazlı mavi.
Göknil: Gökyüzüne ait olan, gök + nil olarak da
düşünülebilir.
Göknur: Nurlu, ışıklı, aydınlık gökyüzü.
Göksu: Türkiye'nin çeşitli yerlerinde bulunan
akarsuların adı.
Gökşin: Gök gibi mavi gözlü, sonsuz mavi derinlik.
Gökyel: Kuzeydoğudan esen rüzgar, poyraz.
Gönen: Rutubet, yaşlık, ekilecek toprağın
tavlandırılması.
Gönül: Kalp, istek, arzu, sevgi.
Gönülgül: Gül gibi zarif bir gönlü olan.
Görke: Heybetli.
Görkem: Göz alıcı ve gösterişli olma durumu,
ihtişam.
Gözde: Çok sevilen, beğenilen nitelikte olan, çok
güzel.
Gözdenaz: Nazlı güzel.
Gülay: Gül gibi güzel, ay gibi aydınlık olan.
Gülbahar: Ebru yapmakta kullanılan koyu kırmızı
toprak rengi.
Gülbanu: Gül hanım.
Gülben: Gül yüzlü, gül gibi beni olan.
Gülberk: Gül yaprağı.
Gülbin: Gül fidanı, gül dalı, gül bahçesi, güllük.
Gülbiz: Gül saçan, gül serpen.
Gülcan: Gül gibi güzel kişi.
Gülce: Gül gibi.
Gülcemal: Yüzü gül gibi güzel.
Gülçehre: Gül yüzlü, yüzü gül gibi hoş.
Gülçiçek: Gül gibi taze, çiçek tazeliği taşıyan.
Gülçin: Gül toplayan, gül seven.
Güldem: Hiç solmayan her dem gül, her dem gülen.
Güldemet: Gül buketi, gül demeti.
Gülden: Güle ilişkin, gülden yapılmış, gül soluklu.
Güldeste: Gül destesi.
Güleda: Gül gibi güzel ve nazlı.
Gülen: Güleç yüzlü, mutlu anlamında.
Gülenay: Güleç ay, ay gibi gülümseyen güzel.
Gülendam: Gül gibi endamlı, zarif görünümlü.
Güleser: Yüzünde gülümseme eksik olmayan.
Gülfam: Pempe, gül renginde.
Gülfem: Ağzı gül gibi olan.
Gülfer: Zarifliği ve güzelliğiyle göz kamaştıran.
Gülfeşan: Gül saçan.
Gülfidan: Gül gibi genç.
Gülgen: Güler yüzlü.
Gülgün: Gül renkli, gülen, gülümseyen.
Gülhan: gül kadar çok sevilen, han, hakan.
Gülhanım: Gül gibi güzel kadın.
Gülhiz: Gül yetiştiren.
Gülin: Güzel, zarif, güle ait olan, gülden gelen.
Gülinaz: Nazlı, güzel.
Gülistan: Gül bahçesi, güllük.
Güliz: Gül yetiştiren, gül gibi güzel iz bırakan.
Gülizar: Al yanaklı, gül yanaklı, alaturka müzikte
bir bileşik bir makam.
Güllü: Güzel kadın, gülü olan.
Gülnar: Katmerli ve büyük gül, büyük çiçek.
Gülnaz: Gül gibi ince ve narin, nazlanan.
Gülnihal: Gül fidanı.
Gülnisa: Gül gibi kadınlar anlamında.
Gülnur: Işık saçan güzellik.
Gülpembe: Gül pembesi, gül gibi pembe yanaklı.
Gülperi: Gizemli gül, saklı gül.
Gülriz: Gül saçan, gül serpen.
Gülru: Gül yüzlü, gül yanaklı.
Gülsanem: Çok güzel kadın.
Gülseli(n): Coşkulu bir güzelliğe sahip olan.
Gülsen: Gül gibi güzel.
Gülsima: Gül yüzlü.
Gülsu: Gül ve su gibi güzel.
Gülsüm: Yuvarlak yüzlü, güzel, yüzü dolgun.
Gülsün: Yaşam boyu yüzü hep gülsün anlamında.
Gülşah: Gül dalı, güzelliğiyle ün salmış olan.
Gülşen: Gül bahçesi, gülistan.
Gülten: Gül tenli, vücudu gül gibi.
Gülter: Yeni açılmış gül.
Gün: 24 saatlik zaman dilimi, güneşin yeryüzüne
gönderdiği ışık, güneş, aydınlık.
Günal: Işık al, ışıklı ol, kızıl renkli güneş.
Günan: Doğumuyla sevinç getiren, anılan gün.
Günay: Hem gün, hem ay, aydınlık gün, güney, cenup.
Günçiçek: Ay çiçek.
Günden: Güne ilişkin, güneşe ilişkin, güneşten bir
parça.
Gündüz: Günün aydınlık bölümü.
Güner: Güneşin doğma zamanı, fecr.
Güneş: Çevresindeki gezegenlere ısı ve ışık veren
büyük gök cismi.
Güney: Her zaman güneş gören, güneşli yer, bir yön.
Güngör:İyi günler yaşa anlamında.
Günhan: Oğuzhan'ın altı oğlundan biri.
Güniz: Günün başlangıcını belirleyen görüntü.
Günnaz: Nazlı kişi.
Günnur: Güneş gibi ışık saçan.
Günsel: Günle ilgili güne ait.
Günseli: Işık seli, bol parlak ışık demeti.
Günsu: Gün gibi aydınlık, su gibi berrak.
Güray: Bol ışıklı ay, güçlü ay.
Gürcan: Herkesi seven, özveride bulunan.
Gürdal: Güçlü dal, sık dal.
Güven: Birşeyden beklenen niteliğe inanıp ona göre
davranmak.
Güz: Sonbahar.
Güzay: Güneş olmayan yer, kuzey, güz ve ay.
Güzel: Hoşa giden, hayranlık uyandıran.
Güzide: Seçkin, seçilmiş, seçme.
Güzin: Seçilmiş, seçkin, beğenilen.
Güzün: Güz mevsiminde olan.
-H-
Habibe: Sevgili, seven dost.
Hacer: Taş, kaya parçası, çakıl.
Hafize: Koruyucu, esirgeyici.
Hale: Ayın çevresindeki ışık halkası.
Halenur: Kutsal ışık, aydınlık daire, hale.
Halide: Sürüp gelen, sürekli, geç yaşlanan.
Hamide: Şükredici, hamd edici.
Hamiyet: İnsanın aile ve ülkesini koruma çabası,
iyilik severlik.
Handan: Güleç, sevinçli, şen şakrak.
Hande: Gülüş, gülme, açılma.
Hanım: Soylu kadın, bayan.
Hanife: Allah'ın birliğine inanan, iman eden.
Harika: Eşyanın tabiatı dışında, doğa üstü, garip
şey, olağanüstü.
Hasibe: Değerli, soyca temiz, soylu.
Haslet: Doğuştan gelen güzel huy.
Hasna: Çok güzel kadın.
Hatice: Erken doğan kız çocuğu.
Haver: Gün doğusu, ortak.
Havle: Güçlü, kuvvetli, takatlı, kudretli.
Havva: Yaratılan ilk kadın, bir şeyin kıvamı, olgun.
Hayal: Varmış, olmuş gibi zihinde canlandırılan
imge, görüntü.
Hayat: Yaşam, doğumdan ölüme kadar geçen süre.
Hayriye: Hayırla, iyilikle ilgili.
Hayrunnisa: Kadınların hayırlısı, iyisi.
Hazal: Kuruyup dökülen ağaç yapraklarının güzelliği.
Hazan: Sonbahar, güz.
Hazar: Barış.
Hediye: Armağan,
ikram olarak verilen şey.
Helin: Yuva.
Henna: Kına ağacı.
Hera: Mitolojide analığın yüceliğini temsil eden
tanrıça.
Hesna: Güzel, hanımefendi kadın.
Heves: Bir şeye duyulan istek.
Hevin: Aşk, sevda.
Hicran: Ayrılık, bir yerden ayrılmak, ayrılığın
sebep olduğu dayanılmaz acı.
Hicret: Bir ülkeden başka birine göç etmek.
Hilâl: Ayın yay biçimindeki görünüşü, yeni ay, ayça.
Hilde: Kurtulmak, yükselmek, ilerlemek.
Hülya: İnsanın kurduğu tatlı düş, sevda.
Hüma: Efsanelerde geçen, yere konmayıp sürekli gökte
kaldığına inanılan cennet kuşu.
Hümeyra: Kızıllık, pembelik.
Hüner: Marifet, beceri, herkesin yapamadığı şeyleri
yapmak.
Hürmüz:Zerdüşt dininde, iyilik ve hayır tanrısı.
Hürrem: Sevinçli, güler yüzlü, hoş vakit geçiren.
Hürriyet: Özgürlük, iradesine göre karar veren,
kendine ve başkasına zarar vermeyecek şekilde serbest.
Hüsnâ: En güzel, pek güzel.
Hüsniye: Güzellikle ilgili, güzelliğe ait.
Hüsnügül: Gül gibi güzel.
Hüsün: Güzellik.
Hüveyda: Apaçık, belli, besbelli.
-I-
Iğıl: çok yavaş akan su.
Ilgaz: Atın dört nala koşması, hücum, akın.
Ilgım: Serap.
Ilgın: beyaz ya da pembe, çiçekli, çok hafif
yapraklı bir ağaççık.
Ilgıt: Esinti ve akış için kullanılan yavaş yavaş
anlamında.
Ilım: Uzlaşmacı yumuşaklık.
Irmak: Akarsuların en büyüğü.
Işık: Cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi
sağlayan fiziksel enerji, aydınlık, nur.
Işıl: Işıklı parıltı.
Işılay: ışıltılı ay, parlayan ay.
Işılay: Ay ışığı.
Işıltı: Parıltı, titrek ışık.
Işın: Bir kaynaktan belli bir doğrultuya giden ışık
çizgisi.
Işınbike: Aydınlık saçan kadın.
Itır: Güzel koku, el ve yüze sürülen çiçek özü,
esans.
-İ-
İclal: Ağırlama, ikram, büyüklük, ululuk.
İdil: Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa
şiir, Volga ırmağına Türkler'in verdiği ad.
İdilsu: Su için yazılmış şarkı.
İffet: Namuslu, helalı isteyen, haramdan kaçan.
İhsan: Bağış.
İkbal: Baht açıklığı, işlerin yolunda gitmesi.
İlayda: Su perisi.
İlbüke: İlbey hanımı, seçkin hanım.
İlcan: Ülkenin canı, sevdiği.
İlgi: İki şey arasındaki ilişki, bir şeye duyulan
merak, eğilim.
İlgin: Yabancı, gurbette yaşayan.
İlgün: Ülke güneşi, başkaları, yabancılar.
İlkay: Ayın ilk hali.
İlkbahar: Yılın ılık mevsimi.
İlkben: Ben ilk'im anlamında.
İlkcan: İlk doğan çocuklara verilen ad.
İlke: Temel alınan düşünce, kural, ana görüş ve
inanış.
İlkgüz: Eylül ayı.
İlkim: İlk çocuğum anlamında.
İlkin: İlk çocuklar için kullanılan adlardan, önce,
öncelikle.
İlknur: İlknur ilk gelen ışık.
İlkyaz: İlkbahar, bahar sonu, yaz başlangıcı.
İlma: Parlatma, belirleme, işaret etme.
İlsel: İlle ilişkili, yurtla ilgili.
İlsu: Ülkenin suyu, bereketi.
İlter: Yurdu koruyan, yurtsever.
İmer: Zengin,varlıklı.
İmge: Düş, hayal, görüntü, tasarım, zihinde
tasarlanan, düş gibi gerçekleşmesi
özlenen şey.
İmran: Evine bağlı, evcimen anlamında, mutluluk.
İmren: İmrenmek fiilinden, görünen şeyi edinme
isteği.
İnanç: İnanılan şey.
İnci: Süslemede kullanılan, istiridyede yetişmiş
değerli madde.
İncilay: Parlama, ışıldama.
İncinur: İnci gibi ışıklı, parlak.
İpar: Yüksek dağların kar tutmayan yerlerinde
yetişen çiçek.
İpek: İpekböceği kozasından elde edilen ince, parlak
kumaş.
İrem: Bahçeleriyle ünlü masal kenti, cennet, şam ya
da yemende bulunduğu ileri sürülen eski ünlü bahçe.
İren: Özgür, serbest.
İris: Mitolojide tanrıların elçisi.
İsmihan: Hükümdar ismi.
İyem: Güzellik, iyilik.
İzel: El izi anlamında.
İzem: Büyüklük, ululuk.
İzgi: Güzel, adaletli, zeki.
İzim: Önceden bulunduğum yerde bıraktığım belirti
anlamında.
-J-
Jale: Çiğ, kırağı, sabahları otların üzerinde olan
su damlaları, şebnem.
Jalenur: Parlayan, ışıldayan çiğ.
Janseli : Güneşin doğduğu yer (çerkez ismi).
Janset :
Güneşin doğuşu (çerkez ismi).
Jasmin: Yasemin.
Jeyan: Kızan, kükreyen.
Jinsal: Çağ, yaş, dönem.
Jülide: Dağınık, karmakarışık, saç.
-K-
Kader: Alınyazısı, yazgı.
Kadriye: Değerle ilgili, itibar, onur.
Kainat: Var edilen şeylerin hepsi, yaratılanlar.
Kamelya: Pembe, kırmızı, beyaz çiçekler açan bir süs
bitkisi.
Kamer: Ay, mecazi parlak ve güzel anlamında.
Kamil: Tam, eksiksiz, kemale ermiş, bilgin, bilgili.
Kamuran: İstediğine ulaşmış, mutlu.
Karaca: Rengi karaya yakın, esmer, Avrupa ve
Asya'nın ılıman bölgelerinde yaşayan kısa ve çatallı boynuzlu bir memeli
hayvan.
Karanfil: Kokulu bir çiçek.
Kardelen: Kar kalkmadan çiçek açan süs bitkisi.
Karmen:Parlak kırmızı.
Kayra: Allah’tan geldiğine inanılan iyilik, ihsan,
lütuf.
Keriman: Kerimin çoğulu, keremi bol, cömert.
Kerime: Cömert, ulu, büyük, kız çocuk.
Kevser: Madden ve mânen çok nesli kalabalık,
cennetteki meşhur havuz.
Kezban: Aslı “kedbanu”, ev kadını,evi çekip çeviren.
Kırağı: Çiğ, şebnem.
Kısmet: Talih, nasip, kader.
Kıvanç: Sevinç.
Kıvılcım: Yanmakta olan bir maddeden sıçrayan küçük
ateş parçası.
Kıymet:Değer, paha, bedel.
Kızıltan: Kızıl renk almış tan.
Kiraz: Gülgillerden bir meyve ağacının sulu tek
çekirdekli meyvesi.
Kösem: Sürünün önünden giden, yol gösteren koç,
cildi temiz, pürüzsüz.
Kudret: Kuvvet, takat, güç, varlık, ehliyet,
kabiliyet.
Kuğu: Beyaz tüylü bir su kuşu.
Kumru: Sevgilisine düşkünlüğüyle bilinen güvercin
benzeri bir kuş.
Kumsal: Kumla örtülü deniz kıyısı.
Kutan: Kutlu, kutsal, mutlu.
Kutay: Kutlu, uğurlu ay.
Kutsal: Güçlü bir dinsel saygınlık.
Kuzey: Bir yön.
Kübra: Büyük, ulu, büyük önerme.
Kündem: İtaatli, saygılı.
-L-
Lal: parlak, koyu kırmızı renkte olan.
Lale: Yaprakları uzun, çiçekleri kadeh biçiminde
çeşitli renkleri olan soğanlı bir süs bitkisi.
Lalehan: Lalelerin sultanı.
Lalezar: Lale yetiştirilen yer, lale bahçesi.
Lamia: Parlayan, parlak.
Latife: Yumuşak, hoş, güzel, nazik, güldüren güzel
söz, şaka.
Lema: Parıltı, parlayış.
Leman: Parlama, parıltı, titrek parıltı.
Lemide: Parlak, parıldayan.
Lemis: Dokunma, elleme.
Lerzan: Titreyen, titrek.
Letafet: Latiflik, hoşluk, yumuşaklık.
Leyan: Parlayan, parlayıcı, konfor, lüks hayat.
Leyla: Saçları gece gibi simsiyah olan kadın, çok
karanlık gecede görülen ışık.
Leylifer: Gece ışığı.
Lila: Açık eflatun.
Linet: Sürgün.
Lütfiye: İyi muamele, güzellik ve hoşlukla ilgili.
-M-
Macide: Şan, şeref sahibi.
Mahinev: Yeni doğmuş ay.
Mahire:
Hünerli, becerikli.
Mahiye: Aylık.
Mahperi: Güzeller güzeli.
Mahpeyker: Ay yüzlü parlak ve nur yüzlü.
Mahru: Ay gibi parlak yüzlü.
Maide: Üzerinde yemekler bulunan sofra, yemek,
ziyafet.
Makbule: Alınan, kabul olunan, beğenilen.
Manolya: Bir süs bitkisi, güzel kokulu beyaz
çiçekler açan ağaç.
Maral: Dişi geyik.
Mavisu: Deniz.
Mayda: Narin ince yapılı.
Mayıs: Bir bahar ayı.
Mebruke: Kutlu kadın (mübarek kelimesinin dişisi).
Mebşure: Yüzü güzel, endamlı.
Mediha: Övülen, beğenilen, sevilen kadın.
Mefharet: İftihar eden, övünme, kıvanç.
Mefkure: Ulaşılmak istenen en yüce amaç.
Mehir: Ay parçası.
Mehlika: Ay yüzlü.
Mehpare: Ay parçası gibi güzel.
Mehtap: Ay ışığı, dolunay.
Mehveş: Ay gibi güzel kadın.
Melahat: Güzellik, güzel yüzlülük, yüzünde tatlı
ifade olmak.
Melda: İnce ve taze bedenli.
Melek: Masûm, halim, selim, tanrı katında bulunan
ruhani varlıkların her biri, pek güzel, yumuşak huylu ve masum mecazi.
Meliha: Güzel, şirin, sevimli.
Melike: Kadın hükümdar, padişah eşi.
Melis: Bal, bal arısı.
Melisa: Baklagillerden, yaprakları limonu andıran
kokulu bir bitki.
Melodi: Ezgi, müzik parçası.
Meltem: Yazın karadan denize doğru esen yel.
Menekşe: Mor beyaz renkli, kokulu, yuvarlak yapraklı
bir çiçek.
Menfuse: Pek hoş, çok hoşa giden, en güzel.
Meral: Dişi geyik, ceylan, (maral) .
Mercan: Deniz dibine ağaç gibi kök salarak büyüyen,
hayvan gibi duyguya sahip, kırmızı renkli, kalker iskeletli bir canlı türü.
Meriç: Bulgaristan’la olan sınırımızda bulunan bir
nehir.
Merih: Dokuz gezegenden biri (mars).
Merve: Mekke'de safa dağının karşısındaki kırmızı
renkli tepenin adı.
Meryem: İsa peygamberin annesinin adı, dinine bağlı
kadın.
Merze: Mercan.
Mesadet: Mutlu.
Mestinaz: Süzgün bakışlı.
Mevhibe: Bahşiş, ihsan, bağış.
Meysere: Zenginlik, rahatlık.
Meyyal: Meyleden, aşırı istekli, fazlaca eğilen.
Mısra: Manzumenin satırlarından her biri.
Mihman: Misafir.
Mihriban: Dost, sevgili, iyi yürekli, güler yüzlü.
Mihrican: Dost, sevgili, sonbahar.
Mihrigül: Güler yüzlü, dost, sevecen, güzel.
Mihrimah: güneş ile ay.
Mihrinaz: Çok nazlı.
Mihrinur: Güldüğünde ışıklar saçan.
Mimoza: Bir süs bitkisi, mimoza yaprağına dokununca
toplanan bir çiçek.
Mina: Mine, liman, şişe, cam, billur.
Mine: İnce ve parlak nakış, madenler üzerine vurulan
renkli cam tabakası, şişe, cam, billur sırça.
Mine: Maden eşya üstündeki renkli sır tabakası.
Miray: Yılın ilk aylarında doğan, güneş gibi ay gibi
parlayan.
Mircan: Güneş gibi aydınlık.
Mualla: Makam ve rütbece yüksek olan
Muattar: Güzel kokulu
Muazzez: İzzet ve şeref sahibi, değerli.
Muhabbet: Sevgi.
Muhaddere: Namuslu, iffetli, örtülü Müslüman.
Muhterem: Saygın, saygıdeğer.
Mukadder: Alın yazısına inanan, kader, alın yazısı.
Mukaddes: Kutsal olan , mübarek olan.
Munise: Sıcak kanlı, sevimli.
Muzaffer: Zafer kazanan, üstün gelen.
Mübeccel: Yüceltilmiş, büyütülmüş, tebcil edilmiş.
Müberra: Aklanmış, temize çıkarılmış.
Mübeşşer: Müjdelenen, iyi haber verilip
sevindirilen.
Mübeyyen: Açıklanmış ortaya çıkarılmış.
Mücella: Parlak, cilalanmış.
Müesser: Eser bırakan, eser sahibi.
Müge: İnci çiçeği.
Müjde: Sevindirici haber, iyi haber getirene verilen
bağış.
Müjgan/Müjgen: Kirpikler.
Mükrime: İkramı bol olan.
Münevver: Aydınlatılmış, kültürlü ve bilgili, aydın.
Münire: Işık veren, aydınlatan.
Münteha: Netice, son yer.
Mürüvvet: İnsanlık, mertlik, sevinçli günlerini
görme.
Müşerref: Onurlandırılmış, şerefli kılınmış.
Müveddet: Sevgi, dostluk, muhabbet.
Müyesser: Kolayca yapılan nasip olan.
Müzehher: Çiçekli, çiçek açmış, çiçeklenmiş.
Müzeyyen: Süslü, süslenmiş, bezenmiş.
-N-
Naciye: Kurtulmuş, selamete kavuşmuş.
Nadide: Az bulunur, görülmemiş, çok değerli.
Nadire: Az bulunan, seyrek, ender bulunan.
Nağme: Güzel uyumlu ses, ezgi.
Nahide: Venüs gezegeni, ergenlik çağında genç kız.
Nakşıdil: Gönül nakışı.
Nalan: İnleyen, ağlayan, sızlayan, figan eden.
Narin: İnce, ince yapılı, kibar.
Naşide: Şair, şiir okuyan ve yazan.
Naz: İsteksiz gibi görünen, çekingen davranış.
Nazan: Cilve yapan, nazlanan, nazenin.
Nazende: Naz eden, nazlı.
Nazenin: Çok nazlı, narin, ince yapılı.
Nazer: Nazar.
Nazgül: Gül kadar güzel olan, nazlı.
Nazik: İnce, narin, zarif.
Nazikendam: Narin yapılı.
Nazlı: Naz yapan, işveli, edalı.
Nazlıhan: Naz yapan han soylu anlamında.
Nazmiye: Vezinli ve kafiyeli sözle, nazımla ilgili.
Nebahat: Onur, şeref, ün.
Necla: Evlat, çocuk, soylu.
Necmiye: Yıldızlarla ilgili, yıldızlara ait.
Nedret: Az bulunan, ender.
Nefise: Çok güzel, değerli.
Nehar: Gündüz .
Nehir: Akarsu, ırmak.
Nehire: Gereğinden fazla.
Nemika: Mektup.
Nergis: Bir süs bitkisi, mitolojide kendi
güzelliğine hayran kalan kişi.
Neriman: Pehlivan, kahraman, yiğit.
Nermin: Yumuşak, narin, ince.
Nesli: Soylu.
Neslihan: Han soyundan, sevgi ile hükmeden.
Neslişah: Şah soyundan.
Nesrin: Yaban gülü.
Neşe: Sevinç, gönül ferahlığı.
Neşide: Ünlü mısra, beyit, manzume.
Neşve: Keyif, neşe.
Neva: Ses, ahenk, güç, zenginlik, Türk müziğinde bir
makam.
Nevade: Torun anlamında.
Neval: Talih, kader, kısmet.
Nevbahar: İlkbahar, ilkyaz.
Nevbaht: Talihi yeni.
Nevber: Yeni yetişmiş turfanda sebze, meyve.
Nevcivan:
Taze, genç, delikanlı.
Neveda: Herkesten ayrı bir edası olan.
Neveser: Türk müziğinde Dede Efendi'nin bulduğu
bileşik bir makam.
Nevgece: Yeni yeni oluşan gece.
Nevgül: Yeni açmış gül.
Nevid: Yeni, yepyeni.
Nevin: Yeni, yepyeni, yeni şey.
Nevinbal: Taze yeni yetişmiş fidan.
Nevinur: Çeşitli görünümde ışıklar.
Nevra: Beyaz çiçek, ışıklı olma, parlaklık.
Nevres: Yeni yetişen, genç taze.
Nevsal: Yeni yıl.
Nevvare: Nurlu, ışıklı, parlak, ağaç çiçeği.
Neyir: Işıklı, aydınlık, parlak.
Nezafet: Temizlik, paklık.
Nezahat: İç temizliği, paklık.
Nezaket: Naziklik, zariflik, incelik, edep.
Nezihe: Temiz, pak.
Nida: Seslenme, çağırma, seslenen.
Nigahban: Gözcü, bekçi.
Nigar: Resim kadar güzel sevgili, nakış, resim.
Nihal: Fidan, genç, fidan gibi ince yapılı.
Nihan: Saklanmış, gizli olan, sır.
Nil: Çivit, Mısır'da bir nehir.
Nilay: Işıklı mavi, ışıklı lacivert.
Nilgün: Lacivert renkli, çivit renginde.
Nilüfer: Durgun sularda yetişen, değişik renkli ve
uzun ömürlü su bitkisi.
Nimet: İyilik, iyi bir yaşantı için gerekli şeyler.
Niran: Nurlar, aydınlıklar, ışıklar, ateş.
Nisa: Kadın, kadınlar.
Nisan: Gelin çiçeği, ilkbaharın ilk ayı.
Nur: Aydınlık, parıltı, parlaklık.
Nural: Kutsal ışık.
Nuran: Nurlu, ışıklı, aydın.
Nuray: Işık saçan, ay ışığı gibi nurlu.
Nurbanu: Işıklı hanım, nurlu hanım.
Nurcan: Aydınlık insan.
Nurcihan: Cihanın nuru, kainatın ışıklı, parlak,
nurlu.
Nurçin: Işıklı.
Nurfer: Işık veren, aydınlatan, ferahlatan.
Nurgül: Işıklı gül, gül gibi güzel ve aydınlık.
Nurhan: Aydın hükümdar.
Nurhayat: Mutlu yaşam.
Nuriye: Işıklı, ışıktan gelme.
Nurperi: Bir peri kadar göz kamaştırıcı güzelliğe
sahip olan
Nursal: Işıksal, ışıkla ilgili.
Nurseli: Işık seli (yağmuru) anlamında.
Nursen: Işık gibi nurlu.
Nurseza: Nura layık, ışığa, aydınlığa layık
anlamında.
Nurşen: Işık gibi şen ve güler yüzlü.
Nurşin: Çok lezzetli.
Nurten: Işık gibi duru tenli anlamında.
Nutiye: Gökyüzündeki en parlak yıldız.
Nüket: Nükte, zarif, güzel sözler.
Nükhet: Güzel ve hoş kokulu.
Nükte: İnce anlamlı, düşündürücü şaka söz.
-O-
Oksal: Ok at, oka ilişkin.
Okşan: Sevil, şefkat gör.
Olca: Ganimet, bolluk.
Olcay: Mutlu, talih, baht, ikbal.
Olgaç: Bilgi ve görgüde olgunlaşan.
Omay: Gözde, sevilen, beğenilen.
Ongu: Sağlık, mutluluk.
Ongül: Ön ayak olmak, ilk gül.
Orkide: Salepgillerden güzel çiçekli birtakım bitki
türlerinin ortak adı.
Oya: Bir nesneye oyularak yapılan süs, genellikle
ipek veya ibrişim ile iğne, mekik, tığ kullanılarak yapılan ince dantel.
Oya: Dantel, süs, küçük kız kardeş.
Oylum: Hacim, dirim, içi oyulmuş, çukur duruma
getirilmiş, üç boyutluk etkisi, mimarlıkta mekan karşılığı.
-Ö-
Ödül: Armağan.
Öğün: Öğüt, tavsiye.
Ömür: Yaşama süresi, hayat.
Önay: Yeni çıkmış ay.
Öngül: Direnen, inatçı, kılavuz.
Örgün: Türlü ve düzenli parçalardan oluşan.
Övgü: Övme, övmek için söylenen söz.
Övgün: Övülmüş, övülen kişi.
Övünç: Övünmeye yol açan ya da hak kazandıran şey,
kıvanç.
Öykü: Hikaye, ayrıntılarıyla anlatılan olay.
Özben: Bireyin kendi varlığı, gerçek ben anlamında.
Özde: Kişinin kendi içinde, özünde, canda olan.
Özden: Özle, öz varlıkla, gerçekle ilgili.
Özen: Büyük hassasiyet göstermek.
Özge: Yabancı, iyi, güzel, cana yakın, şakacı.
Özgen: Başına buyruk, rahat.
Özgül: Gerçek gül, benim gülüm anlamında.
Özgür: Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, koşula
bağlı olmayan, başına buyruk, hür.
Özlem: Bir şeye karşı duyulan istek, bir kimseyi ya
da bir şeyi görme, kavuşma isteği.
Özlen: Görme isteği uyandır, kavuşma isteği ver,
seni özlesinler.
Öznil: Nil gibi verimli.
Öznur: Özü ışıklı, aydınlık.
Özsu: Besleyici su, besisuyu, bitkilerin dokularında
bulunan su.
Özten: Güzel tenli.
Özün: Hak edilmiş ün.
Pakize: Çok temiz, hoş ve güzel saf, iyi, lekesiz.
-P-
Pamira: Orta Asya'da bir yayla.
Papatya: Baharda çiçek açan bir kır bitkisi.
Parla: Parlamak fiilinin emir kipi, 3. tekil şahıs.
Pelin: Siyah ve beyaz renkte acı kokulu bir tür
bitki.
Pembe: Açık
kırmızı renk.
Pendiye: Öğüt veren.
Perçem: Kahkül.
Peren: Ülker yıldızı.
Peri: Çok güzel, çekici, dişi cin.
Peride: Uçarak yükselmiş, rengini atmış.
Perihan: Peri padişahı, perilerin başı.
Perran: Uçan, uçucu.
Pervin: Ülker yıldız takımı (süreyya).
Petek: Arı kovanı, bal mumundan yapılan hazne.
Peyda: Belli, açık, ortaya çıkmak, oluşmak.
Pınar: Büyük su kaynağı.
Pırıltı: Pırıldayan şeyin çıkardığı ışık.
Piraye: Süs, bezek.
-R-
Rabia: Dördüncü.
Rahime: Müminlere çok acıyan kadın.
Rahşan: Parlayan, parlak, aydınlık, ışıltı.
Rana: İyi, güzel, yumuşak, hoş.
Ravza: Bahçe, yeşilliği bol, çiçekli bahçe.
Rayiha: Koku, güzel koku.
Rebia: Bahar.
Refhan: Varlık içinde yaşayan, bolluk içinde
bulunan.
Remide: Ürkmüş, korkmuş, ürkek, korkak.
Renan: Çok ses çıkaran, çınlayan.
Rengin: Boyalı, renkli, hoş, latif ve güzel.
Reside: Ermiş, yetişmiş, olgunlaşmış.
Revan: Yürüyen, giden, akan, akıp giden.
Reyhan: Yaprakları güzel kokan bir süs bitkisi,
fesleğen.
Rezzan: Ağırbaşlı, onurlu, vakur, ciddi.
Rikkat: İncelik, naziklik.
Rima: Dişi ceylan yavrusu.
Rugeş: Canlı yüzlü, taze yüzlü.
Ruhan: Güzel kokulu.
Ruhsar: Yanak, yüz, güzel yüz.
Ruhşen: Neşeli, canlı.
Ruhugül: Gül kadar temiz bir ruha sahip olan.
Ruken: Güler yüzlü, müjde veren.
Rukiye: Büyü, sihir, büyüleyici güzellikte.
Rumeysa: Büyük yıldız.
Ruşen: Aydın, parlak, belli, aşikar, apaçık.
Ruzenin: Çiçek gibi güzel yüzlü.
Rüçhan: Üstünlük.
Rüveyda: Hoş, ince, nazik, zariflik.
Rüya: Düş, gerçekleşmesi imkansız durum, hayal,
gerçekleşmesi beklenen şey, umut.
-S-
Saadet: Mutlu, mutluluk.
Saba: Gün doğusundan esen hafif ve tatlı
rüzgar, Türk müziğinde bir makam.
Sabah: Günün ağarmasıyla başlayan ilk saatler.
Sabahat/Sebahat: Güzellik, latif, yüzü güzel.
Sabiha: Yüzen, yüzücü, bir şeyi elde etmiş olan,
hoş.
Sabite: Yerinde duran, kımıldamayan.
Sabriye: Sabırlı, sabırla ilgili.
Sacide: Secdeye varan, yere yüz süren.
Safiye: Katıksız, katışıksız saf.
Sahra: Çöl, kır, ova.
Saime: Oruç tutan, oruçlu.
Sakine: Oynamayan, kımıldamayan, durgun.
Saliha: Yararlı, iyi, elverişli.
Salime: Eksiksiz, sağ, sağlam.
Samime: Bir şeyin temeli, en köklü yeri.
Sanem: Put, put kadar güzel, çok güzel.
Saniye dakikanın
60'ta biri süresinde zaman birimi, ikinci.
Sara: Halis, saf, katkısız.
Sare: Olmak, oldu, topluluk, sıçrayan, atlayan.
Sargın: Albenili, çekici, büyüleyici, hoşa giden,
sevimli, güzel.
Satıa: Meydana çıkan, yükselen, nur saçan, parlak.
Saye: Gölge, koruma, yardım, sahip çıkma.
Saygın: Sayılan, sevilen.
Sayıl: Her zaman saygı gör.
Sebla: Uzun kirpikli göz.
Sebu: Testi, şarap kabı.
Seçil: Beğeni, sevgi, üstünlük gösterilen.
Seçkin: Benzerler arasında nitelikleriyle göze
çarpan, elit.
Seda: Ses, doğa veya bir engele çarpıp geri dönen
ses, yankı.
Sedef: Midye ve istiridye gibi hayvanların beyaz
ışıltılı parlak kabuğu.
Seden: Uyanık, tetikte, gözü açık olmak.
Segah: Doğu müziğinin makamlarından.
Seha: Eli açık, cömert.
Sehavet:
Cömertliği seven.
Seher: Tan ağartısı, ortalığın aydınlandığı an.
Sekine: Gönlü rahat.
Sel: Taşkın su.
Selda: Bir söğüt cinsi.
Selen: Haber, havadis, kulakla duyulan, işitilen.
Selin: Gür akan su.
Selinti: Ufak sel.
Selis: Akıcı söz.
Selma: Barışçı, itaatli, iyi yolda, selamette olma.
Selmin: Barış ve sevgi duygusuyla dolu olan.
Selvi: Yaz kış yeşil kalan ince uzun bir ağaç.
Selvican: Selvi seven, selvi canlı.
Sema: Gökyüzü, göç.
Semahat: Cömert, iyiliksever, el açıklığı.
Semanur: Nurlu gökyüzü.
Semen: Yasemin çiçeği, semizlik.
Semiha: Cömert gönüllü, eli bol.
Semin: Değerli, pahalı.
Semiramis: Babil'in asma bahçelerini kurduran Asur
kraliçesi.
Semra: Esmer kadın, esmer, kumral renkte, esmer
güzeli.
Sena: Övmek, methetmek, şimşek parıltısı, yücelik.
Senahan: Metheden, alkışlayan, öven.
Senar: Yar, aşık, seven insan.
Senay: Ay gibi güzelsin.
Senem: Arapça'da kendine tapılacak kadar güzel olan
kadın, sevgili, güzel.
Seniha: Yüce, yüksek.
Sera: Varlıklı olmak, yer, toprak, ok yapımında
kullanılan bir ağaç.
Serap: Çölde uzaktan su gibi görünen ışık
yanıltmacı.
Seray: Ay gibi güzel.
Seren: Gemi direği.
Serin: Ilıkla soğuk arası.
Serma: Kış soğuğu.
Serpil: Gelişmek, büyümek.
Serpin: Yağmur.
Serra: Rahatlık, kolaylık.
Sertap: Pırıltılı baş, ışıltıların başı, inatçı.
Seval: Severek alınan.
Sevda: Vurgunluk, tutkunluk, aşk, arzu, kuvvetli
istek.
Sevde: Esmer güzeli.
Sevdem: Sevginin en son demi.
Seven: Bir başkasına sevgi duyan.
Sevgi: İnsanı bir şeye ya da bir kişiye karşı yakın
ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu.
Sevgül: Gül gibi sevilen.
Sevil: Sevgiye değer, sevilen.
Sevim: Sevmek eylemi, bir kişi ya da bir şeyde
bulunan o kişi ya da şeyi başkalarına sevdiren özellik.
Sevinç: İstenilen şeyin olmasıyla duyulan coşku,
neşe, iç ferahlığı.
Sevtap: Tapılacak kadar çok sevilen.
Seyhan: Kentten kente yolculuk.
Seylan: Sel, akma, akış.
Seyyal: Akıcı, akışkan, sıvı, yerinde duramayan.
Sezen: Hisseden, sezgili, sezgisi güçlü olan.
Sezer: Açık bir kanıt olmaksızın, olmuş ya da olacak
bir şeyi duyumsar.
Sezgi: Sezmek eyleminden sezgi, sezme yeteneği.
Sezin: Sezinleme işi, sezme, duygulu, anlayışlı.
Sıcak: Sıcakkanlı, cana yakın.
Sıdıka: Çok içten ve doğru kimse.
Sıla: Gurbete çıkanın doğup büyüdüğü yer.
Sırma: Altın yaldızlı, ya da yaldızsız ince gümüş
tel.
Sibel: Henüz yere düşmemiş yağmur damlası, buğday
başağı.
Sim: Gümüş gibi parlak ve beyaz.
Sima: Yüz, çehre.
Simge: Anlamı olan harf, sembol, bir şeyi anlatan im, imge.
Simirna: İzmir'in eski adı, aynı zamanda amazon
savaşçılarının kraliçesinin adı.
Sinem: Benim tenim, benim vücudum, göğsüm.
Sitare: Yıldız.
Solmaz: Güzelliğini, tazeliğini uzun süre koruyan.
Sonat: Bir veya iki çalgı için yazılmış 3-4 bölümlü
müzik eseri.
Sonay: Yılın son ayı.
Soneda: Nazlı olmaması temenni edilen.
Songül: Son açan gül.
Songüz: Kasım ayının halk arasındaki adı.
Sonnur: Son ışık.
Sonyaz: Sonbahar.
Suat: Mutlu, mutlulukla ilgili.
Sultan: Hükümdar ailesinden, anne, kız kardeş.
Sumru: Bir şeyin yüksek yeri, tepesi.
Suna: Boylu, poslu, yakışıklı, yaban ördeği.
Sunay: Ay sun, ay ışığı sun.
Surperi: Peri güzeli.
Suzan: Yakan, yakıcı.
Süeda: Saadetli,
kutlu, uğurlu.
Sühandan: Güzel konuşan.
Süheyla: Yumuşak ve iyi huylu, mütevazı kadın, güney
yönünde görünen parlak yıldızlar.
Sükeyne: Sessiz, sakin, başlı, vakarlı.
Sülün: İnce narin.
Sümeyye: Ammar bin Yaser'in annesi, ilk İslâm
şehidi.
Sündüs: Ham ipek, altın ve gümüş telle işlemeli ipek
kumaş.
Süsen: Nisan-haziran dönemlerinde açan güzel kokulu
bir çiçek.
Süveyda: Kalbin ortasındaki kara benek.
-Ş-
Şadiye: Sevinç, neşe, mutluluk.
Şahdane: Mutlu, bahtiyar, dindar, temiz yürekli.
Şahika: Şağ tepesi, dağ doruğu.
Şahmelek: Güzeller güzeli.
Şaziment: Allah adamı- Allah'a ait olan, onun
yolundan giden kişi.
Şaziye: Özellikleri kimseye benzemeyen.
Şebnem: Çiğ, gece nemi, jale.
Şefika: Şefkatli, acıması, esirgemesi bol olan.
Şehnaz: Çok nazlı, doğu müziğinde bir makam.
Şehrazat:1001 gece masallarında bir masal kahramanı
kadın.
Şehriban: Şehrin en büyük âmiri, vali.
Şelale: Büyük çağlayan, çavlan, akarsunun yüksekten
yere düştüğü bölümü.
Şemsinisa: Kadınların güneşi.
Şenay: Şutlu geçen ay.
Şengül: İnsanın içini açan gül, hep şen olup hep
gülmek.
Şennur: Işık saçan, neşe saçan.
Şermende: Utangaç.
Şermin: Utanan, sıkılan.
Şermize: Küçük insan topluluğu.
Şetaret: Şenlik, neşeli olma, sevinç.
Şevval: Arap takviminin onuncu ayı.
Şeybe: Beyaz saçlı, yaşlı, saçı ağarmış.
Şeyda: Aşık, tutkun, çılgın, deli divane.
Şeyma: Bedeninde ben, alemet olan.
Şiir: Zengin sembollerle uyumlu seslerle ortaya
çıkan edebi anlatım biçimi.
Şirin: Tatlı, cana yakın sevimli.
Şölen: Eğlence, kutlama, şenlik.
Şule: Alev, ateş alevi
Şükran: Teşekkür eden, minnettar kalan.
Şükriye: Görülen iyiliğe karşı şükretmek , hoşnut
olmak.
Şükufe: Çiçek gibi güzel, tomurcuk.
-T-
Taçnur : Mutluluk.
Tahire : Gün doğusundan esen rüzgar.
Taibe : Tövbe eden, pişmanlık duyan.
Talha: Güzellik.
Tamay: Dolunay, ayın on dördüncü.
Tanay: Secde eden.
Tanseli: Şafak vakti gelen sel.
Tansu: Göğüsle ilgili, şafak rengi vurmuş su.
Tanyel: Katıksız, arı, seçilmiş.
Tanyeli: Tan vakti esen rüzgar.
Tara: Sahur zamanı doğan kız çocuğuna verilen
ad.
Tayyibe: İyi davranış, yatıştırıcı, hoşa giden söz,
hoş, çok temiz.
Tenay: Uygun, yakışan, yetkili olan, dine uygun
hareket eden.
Tendü: Öz, asıl.
Tennur: Yüksek, ulu, aydınlık olan.
Tezer: Çabuk ve erken.
Tıflıgül: Gonca gül.
Tijen: Taç, taçlar.
Tilbe: Put, güzel kadın.
Tiraje: Gök kuşağı, titreyen.
Tuba: Cennette bulunduğun inanılan büyük ağaç,
güzellik, iyilik.
Tuğçe: Küçük tuğ.
Tulü: Doğuş, doğma (güneş için) anlamında.
Turna: Avrupa ve kuzey Afrika'da yaşayan göçmen kuş
türü.
Tutam: Bir desteden parmak uçlarıyla alınabilen,
tutmaktan tutam.
Tutku: İradeyi aşan güçlü coşku, ihtiras.
Tülay: Ayın ince ışığı, incelikle, düşünce ile
ilgili.
Tülin: Ayın çevresinde görülen ışık halkası, ayna.
Tünay/Tunay: Mehtap, ay ışığı, gece görülen
aydınlık.
Türkan: Hakana saltanatta ortaklık eden eşi .
Türkü: Yankı, ses.
-U-
Uğurgül: Uğurlu gül.
Uhde: Birinin yapmakla yükümlü olduğu iş, görev.
Ulviye: Yüce, yüksek, gökle ilgili.
Ulya: En yüce, en ulu, yüksek.
Umay: Devlet kuşu.
Umur: Görgü, deneyim.
Uzel: Usta, becerikli.
-Ü-
Ülfet: Alışıklık, dostluk, yakınlık duymak.
Ülker: Gökyüzünün kuzey kıyısında bir yıldız
takımının adı.
Ülkü: Amaç, ideal.
Ümeyme: Küçük anne.
Ümmiye: Okur yazar olmayan kadın.
Ümmühan: Hükümdarın annesi.
Ümran: Bayındırlık, uygarlık, medeniyet,ilerleme,
mutluluk, refah.
Ünsel: Ünü sel gibi aşan.
Ünzile: Gönderilmiş.
Üzgü: Yersiz ve gereksiz olarak çektirilen üzüntü,
eziyet.
-V-
Vahibe: Hibe eden, bağışlayan.
Vahide: Tek yalnızca bir tane.
Varide: Gelen, erişen, söylenti.
Vecahet : Güzel yüzlü, itibarlı, şerefli.
Vedia: Korunması için bırakılan emanet.
Vedide: Dost, sevgili, çok seven.
Verda: Verdane, verda, gül anlamında.
Vesamet: Güzel olan.
Vesile:Yol, araç, bahane.
Vicdan:Kişiyi davranışları hakkında yargıya iten
güç.
Vildan: Kullar, köleler, yeni doğmuş çocuklar.
Vira: Durmadan, aralıksız, sürekli.
Vuslat: Kavuşma, yetişme, ulaşma.
-Y-
Yâdigar: Dost hatırası.
Yağmur: Bulutlardan yeryüzüne düşen su damlacıkları.
Yakut: Aliminyum oksit, yapısında parlak kırmızı
renkli değerli taş.
Yaprak: Bitkilerin solunumunu sağlayan, yeşil ve
türlü biçimlerdeki ince bölüm.
Yaren: Dost, arkadaş.
Yârıdil: Gönül dostu, içten arkadaş.
Yasemin: Çeşitli renklerde kokulu çiçekleri olan bir
bitki.
Yaşam: Hayat, ömür.
Yazgülü: Yaz ve gül tamlaması, yazın açan gül.
Yelda: Uzun ve siyah, yılın en uzun gecesi.
Yeldem: Çabuk, çevik, çalak.
Yeliz: Ferah yer, aydınlık, rüzgar ve izi.
Yeşim: Açık yeşil ve pembe renkli kolay işlenen
değerli bir taş.
Yeter: Kafi, tamam, gereksinimi karşılayacak
nitelikte olan.
Yıldız: Gökyüzündeki ışıklı cisimlerin her
biri.
Yonca: Çiçekleri kırmızı veya mor renkli çayır
bitkilerinin genel adı.
Yosun: Çiçeksiz bitkilerin, suların yüzünde ve
dibinde bulunan bir türü.
Yudum: Bir içimlik sıvı.
Yurdagül: Yurduna güller saçan, güzellik getiren.
Yüksel: Özellikle manevi anlamda yüce ol.
-Z-
Zahide: Dinin yasak ettiği şeylerden sakınan.
Zehra: Çok beyaz, parlak yüzlü.
Zehre: Çiçek.
Zekavet: Çabuk anlıyan, tez kavrıyan.
Zekiye: Aklı, zekası olan, çabuk kavrayan.
Zeliha: Züleyha, su perisi.
Zennan: Kadınlar.
Zennur: Zinnur, nurlu, ışıklı.
Zerafet: Kibar, incelik, zariflik.
Zeren: Anlayışlı, kavrayışlı.
Zerengül: Altın gibi gül.
Zerin: Altından ya da altına benzer olan.
Zerişte:Altın tel, sırma.
Zerrin: Altından yapılmış, nergis, altın gibi parlak
ve kıymetli.
Zeyneb: Süs, bezek, değerli taşlar, mücevher.
Ziba: Süslü, bezekli, yakışıklı güzel.
Zinnur: Nurlu, ışıklı, nur sahibi, parlak, bahtiyar.
Zişan: Şanlı, şerefli, bir tür lale.
Ziynet: Süs, süs eşyası.
Zuhal: Satürn gezegeninin adı.
Zulal: Hafif, güzel, soğuk su.
Zübeyde: Öz, cevher, en seçkin, hülasa.
Zühal: Dokuz gezegenden altıncısı (Satürn).
Zühre: Çoban yıldızı, venüs.
Zülal: Saf, temiz, hafif tatlı su.
Züleyha: Su perisi,
hz. Yusuf'un karısı, Kur’anı Kerim’de bir sure adı.
Zülfibar: Dağılmış, yayılmış saç.
Zülfiyar: Sevgilinin saçı.
Zülfiye: Saçları çok güzel olan.
Zümra: Akıllı, çabuk kavrayan kadın.
Zümrüt: Cam parlaklığında, yeşil renkte, saydam bir
süs taşı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder